Anadolu Kızılbaşları ve Şah İsmail’in politik birlikteliği -4-

On İki İmam Şiiliğinin Kızılbaşlar içinde yayılması

On İki İmamcı Şiiliğin resmi din olarak kabulü ile birlikte Kızılbaş toplulukların bu Şiileştirme hareketinden kaçınması mümkün değildi. Şah İsmail yeni propagandacı dervişler vasıtasıyla On İki İmam Şiiliğini göçebe\yarı göçebe topluluklar arasında yaymaya başladı. Elbette ki On İki İmam Şiiliği geleneksel bir anlayışıyla bu topluluklara verilmesi çokta mümkün değildi. “Ancak On İki İmam Şiiliği klasik biçimiyle değil, Kızılbaş boyların tenasüh, hulül gibi eski inançlarıyla uygun bir biçimde onlara sunuldu. Kerbela matem kültü, Ehl-i Beyt düşmanlarına lanet (teberra) ve Ehl-i Beyt dostlarına muhabbet (Tevella) Safevi propagandasının temelini oluşturdu.” (Yaman, 2012)

Safeviler Anadolu’nun en ücra köşelerine kadar ulaşan halifeleriyle Kızılbaşlar için hazırlattığı, içinde Aleviliğin inanç esaslarının yazılı olduğu kitapları -biz bunları bugün “Buyruk” adıyla tanımlamaktayız- her yana gönderdiler. Safeviler gönderdikleri halifeler ve yazılı kaynaklarla Anadolu’da yaşayan sözlü geleneğin hakim olduğu Bektaşi, Kalenderi, Haydari, Babai, Bedreddini vb.lerinin etkisi altında bulunan toplulukları ortak sosyal ve dinsel düzenlemeler \ ritüellerle ile süreç içinde Kızılbaşlıkla simgeleşen homojen denebilecek bir yapıya tabi tuttular. “Bugün bilinen kentleşme öncesi Aleviliğin sosyal ve dinsel yapılanması, hiç kuşkuya yer vermeyecek biçimde, Kızılbaş Türk boylarınca kurulan Safevi Devlet’inin hem güçlü bir ozan hem de güçlü bir lider olan efsanevi bir şahsiyet, Şah İsmail Hatayi döneminin ürünüdür.” (Yaman, 2012)

Kızılbaşlar’da yol ayrımı

Safeviler’in Anadolu’da yürüttükleri propaganda faaliyetleri Osmanlı’nın varlığını tehdit eder boyuta ulaşınca ll.Bayezid önlemler almak zorunda kaldı. Sınır boylarından Şah İsmail’e gidenlerin geçirilmemesi emrini verdi. Şah taraftarı olanları Mora ülkesine sürgün etti. “Gerek dinsel hareketler ve gerek dinsel içtihada dayalı olaylar Osmanlı idaresinde hiç eksik olmamıştır. Rafızilerin ‘defterleri tutulup’ öldürülmeleri, bazılarının ‘Kızılırmak’a atılıp’ bazılarının ‘ihrak bi’nnar’ edilmeleri yani yakılmaları düzenli bir sistem içinde uygulanmıştır.” (Refik, 1932).

Artık Safeviler’in Anadolu’daki Kızılbaş toplulukların başına atadıkları halifeler ve bunların başına getirdikleri “halifetü’l-hulefa” adı verilen kişilerin serbestçe dolaşımı imkânsız bir hal almaya başlamıştı. Bu durum l.Selim’in işbaşına gelmesiyle birlikte iyice arttı. l. Selim ilk iş olarak “Safeviler’in Osmanlı ülkesinde elân kışkırtma ve fesatlarının önü alınmak lazım geldiğinden, memleket içinde ne kadar Şah İsmail taraflısı var ise onları katil ve idam ederek sonra İran üzerine düşmanca hareketin ilanı müzakere olunsun.” (Efendi, 1972) Fermanıyla Kızılbaşların katliamına buyruk verdi. Bunun ardından dini ulema Kızılbaşların öldürülmesinin caiz olduğunu, mallarının helal, nikahlarının ise batıl olduğu, onlara karşı yapılacak savaşın cihad olacağı yönünde fetvalar verdiler.

l. Selim bununla da yetinmedi Şah İsmail ile savaşa tutuşmadan önce Anadolu’da Kızılbaşlara yönelik tam bir sindirme hareketine başladı. Kızılbaşlar bulundukları yerde katledildiler. Bu konuda Osmanlı tarihçisi şu bilgileri veriyor. “Bundan önce ayağı uğurlu padişah, Rum diyarında yerleşmiş bulunan Kızılbaş tutkunlarını ve Alevi tavşanlarını araştırmak için ülke yöneticilerine uyulması gerekli buyruklar gönderüp, yediden yetmişe varınca ol yaramazlardan idüğü saptanan eşkıyanın adları defter olunup mutlu kapuya bildirilmesine ferman-ı hümayun çıkmıştı. Cihanda geçerli bu buyruk gereğince yöneticilerin araştırma ve taramalarıyla sayıları 40 bini bulan bunların kimi ortadan kaldırılıp, kimi hapse attırıldı.” (Efendi H. S., 1992)

Osmanlı’nın fermanları ve fetvaları ile Anadolu’da başlayan Kızılbaş avı halifelerin talipler arasında dolaşımını zora soktuğu gibi Safevi Devleti’yle olan ilişkilerini de sekteye uğrattı. Bu halifelerin Anadolu’da Kızılbaş topluluklar arasındaki dolaşmaları, merkezde aldıkları emirleri ve yeni içtihatları taliplerine iletmeleri zorlaşmıştı. Bu durum l. Selim ve Şah İsmail’in 23 Ağustos 1514 Çaldıran Ovası’ndaki savaşından sonra iyice imkânsız bir hal aldı.

Bu savaş ve Kızılbaş takibi iki sonuca yol açtı;

1-Mevcut durumun oluşması Anadolu’nun ücra köşelerinde içe kapanık göçer\konar bir yaşam sürdüren merkezi devlet Osmanlı ile ilişkisi kopuk olan Kızılbaş topluluklarının iyice içe kapanmasına neden oldu.

2-İçe kapanma ve Safevilerle olan ilişkinin asgari düzeye inmesine ve merkezdeki On İki İmamcı Şiiliğe dönüşüm süreci ile de ilişkinin kesilmesine neden oldu.

Bunun sonucu olarak İran coğrafyasında bulunanlar geleneksel On İki İmamcı Şiiliğe dönüşürken, içe kapanan Anadolu Kızılbaşları da tenasüh, hulül, tasavvuf ve batini anlayışlarla harmanlanmış On İki İmamcı inanç biçimini koruyarak günümüze kadar geldi. Anadolu’da günümüzde seküler yaşam biçimine rağmen varlığını devam ettiren Kızılbaşlık, İran coğrafyasında tarihin tozlu sayfaları arasına karışıp yok oldu.

Sonuç olarak Safevi Devleti’ni, yaşadıkları coğrafyadaki hükümdarların gerek ekonomik gerekse inanç yönlü baskılarına maruz kalan, dönem dönem merkezi otoriteye karşı ayaklanan Kızılbaş Türkmen topluluklardan; Ustacalu, Rumlu, Tekeli, Karamanlu, Dulkadir, Varsak Türkmenlerince uzunca bir mücadele sonunda Mürşid-i Kamil Şah İsmail önderliğinde Alisoylu bir devlet olarak kuruldu. Kurulan bu devlet ilk zamanlar Batini, Tasavufi ağırlıklı bir Kızılbaş anlayışa sahipken zaman içinde batini-sünnet dengesini sağlayarak On İki İmamcı geleneksel Şiiliğe dönüştü. Bu dönüşümle birlikte Kızılbaş anlayıştan tamamen uzaklaştı.

Anadolu’da yaşayan Kızılbaş Türkmen topluluklar ise bu dönüşüme karşı durdular. Batini, Tasavvufi bir anlayışla Kur’an ayetlerini tevil edip namaz, oruç, haç gibi ritüellere geleneksel anlayıştan farklı anlamlar yüklediler. Batini-sünnet dengesi yerine, batıni anlayışla On İki İmam anlayışını harmanlayıp farklı bir yöne evrildiler. Böylece zaman içinde kurdukları Safevi Devleti’nden her yönüyle uzaklaştılar.

Kaynakça

Abbaslı, M. (1976). Savevilerin Kökenine dair.

Bey, F. (1264). Münşeatü's-Selatin c-1 Alıntılayan Tufan Gündüz. İstanbul.

Daftary, F. (2016). Şii İslam Tarihi. İstanbul: Alfa.

Efendi, H. (1972). Osmanlı Devleti Tarihi. Sadeleştiren Zuhiri Danışman cilt:5 alıntılayan Dr Ali Yaman. Alevilik Kızılbaşlık Tarihi 2012. İstanbul : son havadis Yayınları.

Efendi, H. S. (1992). tacü't-tevarih c. IV . Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.

Gündüz, T. (2018). Son Kızılbaş, Şah İsmail. istanbul: Yeditepe.

Kaygusuz, İ. (tarih yok). Anadolu Aleviliğinin Kızılbaş Siyasetinden Kesitler. istanbul. http://www.ismailkaygusuz.com/makalelerim/arastirma-inceleme-makaleleri/407-407 adresinden alındı

Kubad, H. B. (2001). Tarih-i İlçi-yi Nizamşah (neşr. Muhammed Rıza Nasırî-Koiçi Haneda) alıntılayan Tufan Gündüz Şah İsmail. Tahran.

Kumi, K. A. (1971). Hülasatü't-Tevarih (neşr. İhsan İşraki) alıntılayan Tufan Gündüz. tahran.

Mehmed Âtıf, H. (1601). Hülâsatü't-tevârîh Alıntılayan Tufan Gündüz. istanbul.

Refik, A. (1932). On altıncı asırda Rafızilik ve Bektaşilik. alıntılayan Dr Ali Yaman Alevilik Kızılbaşlık tarihi 2012. istanbul: Muallim Ahmet Halit Kitaphanesi .

Rumlu, H.-ı. (1979). Ahsenü't-Tevarih (neşr. Abdülhüseyin Nevaî). tahran.

Ruzbihan, F. (2003). Tarih-i Alem-ara-yı Emini alıntılayan Tufan Gündüz. istanbul.

Sümer, F. (1976). Safevi Devleti ve Kuruluşunda Anadolu Türklerinin Rolü. Ankara: Selçuklu Tarih ve Medeniyeti Enstitüsü yayınları.

Sümer, F. (1976). Safevi Devletinin Kuruluşu ve gelişmesinde Anadolu Türklerinin rolü. Güven Matbaası.

Şirazi, A. B.-i. (1991). Tekmiletü'l-Ahbar s.37 (neşr.Abdülhüseyin Nevai). tahran.

TDV. (2022). İslam Ansiklopedisi. https://islamansiklopedisi.org.tr/kizilbas. adresinden alındı

Yaman, P. A. (2012). Alevilik & Kızılbaşlık Tarihi. İstanbul: Nokta kitap.