ANADOLU’NUN AZİZ ŞEHİDİ LEYLEK BABA

Horasan’dan gelip Anadolu’ya giren Türkmen obaları, yeni toprakları yurt yapmak için büyük uğraşlar verirler. Nice koç yiğitler, bu coğrafyayı al kanlarıyla sulamış, toprağa düşmüş, yok olmamak üzere Anadolu toprağını üstüne örtü edip yatmış. Şehitlerimizin vatanı sulayan al kanları, kırmızı güllere renk vermiş.
Sivas ve Malatya’ya akınlar yapan Danişmend oğullarından bir boy da Hekimhan toprağına yönelir. Daha önce o yörede yaşayan insanlar, çıkar karşılarına. Hemencecik yerlerini yurtlarını bırakıp teslim olacak değildirler ya. Amansız mücadeleler başlar. Vuruşmalar, savaşlar olur. İman gücünün ne olduğu buralarda anlaşılır. Büyüklerimiz anlatırlar ki bu savaşlardan birinde düşmanlarla karşı karşıya gelen Leylek Baba, uzun boylu babayiğit bir erdir. Kâfire büyük zayiat verir. Onun heybetinden korkanlar üstüne varamazlar. Yorgun ve bitap düşen Leylek Baba, etrafını saran birçok düşmanın hamlelerinden kendini koruyamaz başını verdiği halde çarpışmaya devam eder.
Kellesini sol koltuğuna almış, uzun enli parlak kılıcıyla çarpışmaya devam eder. Karşıdan bunu gören kâfirlerden biri irkilir. Yanındakilere göstererek “Adama bakın kelesi koltuğunda halen savaşıyor ” der. Sırrı faş olan Leylek Baba olduğu yere yıkılır. Düşmanlar da korkudan orayı terk ederler. Bu kutlu topraklar böyle böyle elimize geçer.
Leylek Baba, dağının gölgesinde yorgun, dargın, vurgun gönlünü tedavi ediyordu. Nasıl Kaf Dağı yolcusuna Zümrüdü Anka gerekirse, Leylek Baba yolcusuna da çift başlı kartal gerekir.
Tarihin tozunu, çamurunu, yağmurunu, karını, sıcağını burada capcanlı hissediyorum. Sanki tarihin derinliklerinde yaşıyorum. Sonunda insanların kimisi toprağa gömülür, kimisi de gönüllere.
Gülzarda gül, ne kadar zulüm görse de güzelliğinden bir şey kaybetmez. Gül, bülbülden ne kadar intizar işitse, sitem görse de güzelliğinden bir şey kaybetmez.
Vefanın timsali sadakat! İnsana sadakat yakışır kötülük görse de. Zor bulunuyor gayri sadakat.
Yörenin en yükseğine çıkmış, tahtına imparator edasıyla oturup çevreyi süzüyor, Leylek Baba.
Güneşe ulaşmak arzusuyla uzadıkça uzamış, günün ilk ışıklarını kucaklamak için bulutların üstüne çıkmış Leylek Baba.
Esen her rüzgâr, yağan yağmur Leylek Baba’dan bir şeyler götürmeye uğraşır. Ancak bin yıllar boyunca hiçbir şey koparamazlar. Güneş ortalığı kasıp kavururken kayaların gizli köşelerinde saklanmış buz parçaları yerinde durur.
Mevsimsiz düşen kar tanesi yer tutmaz. Toprak, mevsimsiz düşen yağmur tanesine sahip çıkmaz. Nasip daim niyete vurgundur. Yaylacılar, eteklerinde ziyarete gelen duacılar, zirvesinde yer içer. Mideleri gibi gönüllerini de ruhlarını da doyururlar, yardana şükrederler.
Bazı Cuma gecelerinde Leylek Dağı’nın yakınlarından geçenler, pınarın başında bir süre yanarak yer değiştiren ve daha sonra sönen kandil ışığını gördüklerini hep anlatırlar. Leylek Baba, yüzlerce yıl sonra pınara gelip abdest tazeleyerek feth ettiği topraklara sahip çıkmaya ve oraları korumaya devam eder.
Yöre halkı her harman sonu toplanıp bu şehidi kutlularlar. Kurbanlar keserek şükürlerini eda ederler. Etli pilavlar pişirerek birlikte yerler. Gelmiş geçmiş şehitlerin ruhuna Fatiha’lar okurlar, dualarla geçmişi kutsarlar.
Duymaz mısınız Leylek Dağı’nın inlemelerini? Karanlık gecelerde yaktığı ağıtları. Arada sırada boğuk boğuk gelen sesleri? Siz de irkilirsiniz, titrersiniz iç muhasebeniz başlar. Kendi sorumluluğunuzu hatırlarsınız. Şehitlerimizin kabirleri Anadolu’ya vurduğumuz mühürlerimiz, dünya durdukça duracak tapumuzdur.
Leylek Baba gibi al kanıyla Anadolu coğrafyasını sulayarak bize vatan kılan şehitlerin yattığı toprağa saygı, dostla düşmanı birbirinden ayırmanın mihenk taşıdır. Beynine, ruhuna vurulan zincirlerin kırılmasıdır. Sarıkız’da, Hekimhan’da, Malatya’da, Anadolu’da gelişmemizin ayağına vurulan prangaları şehitlerimize göstereceğimiz hürmetle kırarız ancak.
Ey Leylek Baba! Ey Kesik baş! Ey yüce şehidimiz, şehitlerimiz! Gönülleriniz rahat uyuyun. Torunlarınız ayakta. Sizleri unutmadık, unutturmayacağız!
Her 15 Temmuz’da bu aziz vatan için kanlarını döken bütün şehitlerimizi rahmetle ve minnetle anacağız. Başımız dik göğsümüz kabarık olarak bayrağımızı dalgalandırmaya devam edeceğiz.