AŞIK SEFİL SELİMİ İÇİN-2

2000’li yıllarda Aşık Sefil Selimi’nin Malatya gezilerinden birinde O’nu İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Bölümü öğrencilerinin huzuruna çıkarmıştık. Aşığın Türk Halk Edebiyatı dersinde öğrencilerin huzurunda doğaçlama olarak söylediği ilk şiirinde; 11’li heceyle söylediği her dörtlükten sonra 8’li heceyle tamamlanan bayati veya cinaslı manilere yer verdiği dikkatimizi çekmektedir.
Halk şiirinde o güne kadar denenmeyen iki, üç, dört kafiyeli şiirleri, beş, altı, yedi, sekiz, onbir, on dört, on beş heceli şiirleri ve on altı heceli satrancı İrfan Okulu (2003) adlı kitabında topluca ve diğer kitaplarında parça parça bulunmaktadır. Toplu şiirleri arasında bulunmayan, yeni basımlarda diğer kaydedilebilmiş şiirleriyle birlikte eklenebilecek olan bu iki şiirine göz atalım:
Senlik benlik hırkasını yakalım
El ele tutuşup pire gidelim
Dışa değil daim öze bakalım
Yüzü tek edelim sırra gidelim

Oturduğun güzel sıra
Dizilmişler sıra sıra
Müptelayım canım dostlar
Özlerdeki olan sırra.

Bu okulda size bir derse geldik
İbret verir iken ibretler aldık
Yan yana can cana beraber olduk
Söyleyin a canlar nere gidelim.

Bağlarda gül dere dere
Bütün talebeler dere
Canları çok severim ben
Onlar da murada ere.

İkiliği atsak bedenden candan
Elbette gideriz bir gün bu handan
Haberim olmadı evvelden sondan
El ele tutup da bire gidelim.

Yara vardır bende yara
Gidemedim nazlı yara
İnsan olmak istiyorsan
Daim insanlara yara.

Öğretmenim tezinleyim
Talebeyim vezinleyim
Atatürk’ün izindeyim
Beraber ora gidelim.

Bu Sefil Selimi kurban sizlere
Kulak verdiyseniz şayet sözlere
Doğru baktım eğrilere düzlere
Bu vatanda yaşayan hüre gidelim.

Yüreğimiz aşkla dolu
İçirdiler bize dolu
Yağmur yaşta olursanız.
Sizlere düşmesin dolu.

İlk iki dizesini kaydedemediğim ikinci deyişinde öğrencilerin isteği üzerine doğaçlama olarak bir dudakdeğmez (Lebdeğmez) söylemişti. Bu tür şiirlerde, b,f, m,p gibi ünsüzler kullanılınca dudakların birbirine değmemesi için mahlas kıtasında Sefil Selimi yerine Şarkışlalı Aşık mahlasını kullanmıştır:
…………………………………
Yanına her yerden arkadaş ara
Şu dünyada gezsen kul incitirsin

Göklerde de gezsen yerde de gezsen
Okul sırasında yazılar yazsan
Şu insan oğluna lekeler sürsen
Yakını tanırsan el incitirsin.
(Yakına yakınken el incitirsin)

Niceleri engin engince gelir
Yola gider iken yan yana gelir
Arkadaş olanlar can cana durur
Yan yana dururken tel incitirsin.

Sazdaki şu telin inleyişi hoş
Dinleyen dostların anlayışı hoş
Kulun kötülüğü önleyişi hoş
Gülü tutar iken dal incitirsin.

Şarkışlalı Aşık çaldı sazını
Şu güzel dostların gördü yüzünü
Hep sıralar karşımızda düzülü
Aşığı söylersen dil incitirsin.

Çoban Mehmet’in çırağı olan ve Sivas’ta onun ortamında yetişen Sefil Selimi pirinin tavsiyelerine uyarak bir kişinin değil, bin kişinin değil, Türkiye’nin aşığı olmuştur. Dünyaya ününü duyurmuştur. Ömrünün bir kısmı Hollanda’da gurbette geçen aşık, oradan döndükten sonra Sivas’a yerleşerek hayatını tamamlamıştır. Dr. Doğan Kaya’nın hazırladığı kitaba adını veren şiir, Sefil Selimi’nin piri Çoban Mehmet’i anlatan şiirinden alınmış. Can Pınarı şöyle bitiyor;

Ey Sefil Selimi ondaki odur
Ya öyleyse söyle sendeki nedir
O bir halk edendir bendeki sudur
Suları sel edip bentler yıkan O.
(Çobanın Can Pınarı, s.156)
Sefil Selimi’den dostluğu, insanlığı, sevgiyi, saygıyı, hoşgörüyü öğrendik. İnsanlar arasında ayrım yapmamayı Alevi-Sünni kardeşliğini öğrendik. “Ben su gibiyim her kaba dolarım sözünü ilk defa ondan duymuştum. Sözü ölçüye oturtmanın inceliklerini, doğaçlama şiir söylenirken nelere dikkat edileceğini, şiirlerde hangi kelimelerin hangilerine tercih edileceğini hep O’ndan öğrendim. Kısacası, ben de; çırakları, Sefil Kadimi, Yalınayak, Sadullah da akranları Feymani, Gülhani, Kocaman ve İmami de; Malatyalı aşıklardan Cansever, Beyani, Birfani ve Mutsuz da Ustadan çok şeyler öğrendik.

İnsanları kırmamaya çok büyük özen gösterirdi. Kul yanmasın Sefil Selimi yansın dediği şiiri, Kul Yanmasın ve Feyzullah Çınarın bestelediği Kevser Irmağı (Uğur Kaya’nın kitabında notasıyla birlikte verilmiş, s. 138-39), son kırk yıldır en çok okunan çalınıp söylenen ve dinlenen eserlerindendir. Nurettin Dadaloğlu’ndan Mehmet Bozdoğan ve Kenan Temiz’e; Musa Eroğlu’ndan Uğur Işılak’a; Ser İlahi Grubundan (Yalın sesle enstrümansız okumuşlar) Selçuk Balcı ve Abdurrahman Önül’e; Ahmet İhvani’den Ali Metin ve Dilber Doğan’a (düet yapmışlar); Güler Duman’dan Özlem Özdil’e ve Meltem Baykal’a kadar birçok Türk halk müziği sanatçısını okuduğu bu şiirinin ölümsüz sözlerine bakalım:

KEVSER IRMAĞINDA

Kevser ırmağında saki olan yar
Bir bardak dem ikram etmez mi ola?
Sıratın yolunu iyi bilen yar
Benim de elimden tutmaz mı ola?

Aman medet duy sesimi dardayım
Sorma hallarımı gayet zordayım
Cehennemden daha beter hardayım
Yanarım yandığım yetmez mi ola?

Dört yanımı harlı ateş çevirdi
Vücut sarayımı yaktı kavurdu
Yaptım mamul ettim geri çevirdi
Viranemde bülbül ötmez mi ola?

Zindanda kalsam da gam yemem gene
Sefil Selimi’yle dursan yan yana
Olmak istiyorum dostla can cana
Muradımca bülbül ötmez mi ola?

Aman medet duy sesimi dardayım
Sorma hallarımı gayet zordayım
Cehennemden daha beter hardayım
Yanarım yandığım yetmez mi ola?