Köy yeri.
On yedisinde bir ana.
Toprak dam.
Ahırı saymazsak
Kerpiçten tek gözlü, tek odalı ev.
Baharda şafak vakti.
Sabahın eli kulağında.
Emzik bebeğin ağzında.
İçinde çaydan su.
O ki karın tokluğuna
Sus payı.
Ana rahminde, karnı burnunda bir diğeri..
Ha geldi, ha gelecek.
Oğlan mı, kız mı belli değil.
Allah ne verdiyse diyordu; ama gönlü yine de oğlandan yana!
Her oğlana bir altın demişti.
Daha ilk gününde,
Gönüldaşı, sevdiceği.
Erkek sözü!
Erkek sözü; onurdur, gururdur, şereftir.
Sonra namusturAnadolu’da!
Gün sayıyordu besbelli.
Ya sabır...
Koyun yününden tekyatak.
İki baş kız.
İki baş oğlan, mışıl, mışıl...
Uyumakta.
İçerisi perişan, dışarısı kan revan.
Hava ağır mıağır.
Gök gürültüsü, yıldırım, şimşek, fırtınalı bir zamanda.
Kapı çaldı.
Tak, tak, tak.
Basri’ydi gelen.
Av için dünden sözleşmişlerdi.
İri, uzun boylu, haşmetli.
Koltuğun da kekliği.
Omzunda İtalyan baretta tüfeği.
Üst baş sırılsıklam.
Halbuki
İki adımlık yerdi geldiği.
Kabına sığmaz, yağız
Giyinmiş;
Tüfeği, kekliği, fişeği, azığı ve mangal yüreğiyle..
Kafar.
“Biz gidiyoruz”diyecekti ki...
Demeye varmadı.
“Bende gidiyorum. ” dedi.
Anadolu kadını sevdiceği.
“Nereye?”
“Geldiğim yere. Baba evine.”
“Ya çocuklar, bebek?”
“Ne yapayım,oradan getirmedim ki!”
“Beraber ava götürürsün. Keklik avına.”
Beklemiyordu!
Buz kesildi yüreği, soğudu, sustu.
Kararlıydı!
Dediğini yaptı.
Kapıyı çarptı çıktı.
Zifiri karanlık, yağmur sicim, Yalın ayak, beden çıplak...
Siviğin dibine çömeldi büzüldü.
Ne av, ne bebek, ne keklik
Ne açlık, ne tokluk, ne geçim derdi, ne karın tokluğu...
Ne önü belliydi, ne arkası bukaderin.
Bu şafağın, bu avın...
Bir değil, iki değildi,
Hep şafak vakti çektiği!
İnadına bekledi.
İnadına ıslandı, inadınadirendi.
Ne töre dedi,
Ne ana baba, ne koca.
Ne konu komşu, ne akraba.
Ağladı.
Çocukluğuna, çocuklarına
Kendine, karnındakine.
Kadermiydi neydi bu?
Bekledi. Büzüldü.Üşüdü.
Işığı yanıyordu baba evinin.
Durdu.
Ağladı baktı.
Baktı ağladı.
Gitmezdi.
Gidemezdi.
Giden gelmezdi. Demişlerdi evden çıktığında.
Ayıp olur, söz olur.
Namustur bu başa bela olur!
O töre; bir bela.
Bu can,bu başka bela.
Can oğuldur, kızdır, bebektir.
Sevdiğindir.
Hani altın falanda istemez.
Av nedir ki;
Av; bir dilim ekmek, bir damla süt, sıcak bir odadır.
Göğsünde, uyumak, uyanmaktır sevdiğinin...
Emzikteki şekerli sıcak çaydır.
Bırak keklik keklikliğini yaşasın.
Sen insanlığını yaşa.
İnat da bir murattır diyorlardı büyükleri.
Direndi.
İnat etti.
Basri evine döndü şafak sökmeden.
Kadın evine.
Umudunu, inadını büyüterek o günden bu güne...