Dayısı karısını kaybediyor. Hem kendine hem de çocuklarına hizmet etmesi için söz geçirebileceği tabiri caizse sırtından sopa karnından sıpa eksik olmayan biriyle tekrar evlenmeyi düşünüyor. Kimsenin bu durumda ilgilenmesine gerek yok. Çünkü karalar verilmiş. Çocuk yaşta olan yeğeniyle evleniyor. O masum kız çocuğu nereden bilsin küçük kalbindeki umut bahçelerinin talan olacağını? Şimdi hangi cümleler, babası yaşında olan dayısıyla zorla evlendirilmiş bu çocuğun haykırışına cevap olabilir? Normal gibi görünen ama hem akla ziyan hem hukuken suç olan bir hadisedir, çocukken çocuk doğurmak. İnsan aklına koyduğunu yaparken düşünmez yazığı, ziyanı, ayıbı, günahı! O çocuk kadın, o çocuk anne nasıl öğretsin çocuğuna umut etmeyi? Kendisi öğrenmemiş ki umut etmek eylemini. Rengarenk dünyasındaki ışıklar söndürülmüş bir anda. Hem soğuk hem karanlık dehlizlere kapatılmış, daha annesinin sımsıcak sevgisine ihtiyacı olan yüreği.. Çocuğuna oyun öğretmek yerine çocuğuyla oyun oynuyor olması onun şiddet görmesine sebep oluyor. Fark edilmesi gereken en önemli durumdur, o bir anne ama o bir çocuk anne! Kendi yaşamadığı çocukluğu nasıl öğretsin çocuğuna? Oynamadığı oyunları nasıl öğretsin? Hayallerini, umutsuzluk sarmaşığı sarmıştı, çocuk olamadan anne olmak zorunda kaldığı gün. Yediği her dayak onun ruhunda kapanması imkansız yaralar açar. Şimdi soruyorum hangi gözyaşı bu çocuğun haykırışına cevap olabilir? Şiddet görerek öğrenmiştir, sebebini sormadan söyleneni yapmayı. Çocuk olmasının önemi yoktu, yeter ki yoruldum demeyecekti. Hem kocasına hem kocasının çocuklarına -tabi bir de kendi çocuğu var-yaptığı hizmet, temizlikçiymiş gibi sabah akşam ev silip süpürmek, aşçıymış gibi her gün yemek yapmak, fırıncıymış gibi ekmek yapmak zorundadır. Öğretmenmiş gibi ders verir çocuklara, çobanmış gibi bakım yapar hayvanlara, bahçıvanmış gibi ilgilenir bahçeyle, çiftçiymiş gibi çapa yapar tarlada.. Merak ediyorum hangi yalvarış cevap olur bu kadının ahına?
Fatoş Karaoğlup