Mesleki yeterliliği olan, liyakatine göre bir göreve talip olabilir.
Seçilir veya seçilmez, atanır veya atanmaz, bu onun talip olmasına mani değildir.
Asıl sorun ehil ve liyakat sahibi birini atamak veya seçmek yerine, seçilecek veya atama yapılacak mesleğe, makama ehil olmayanların seçilmesi veya atanması sorunudur.
Nitekim ehil olmayanların seçildiği veya atandığı yerlerde memleketin başını ağrıtan neticeler yaşanmaktadır. Bütün bu olumsuzluklara rağmen, seçimi veya atamayı yapanların “yaşananlardan ben mesul değilim” tavrına bürünmesi de apayrı bir handikaptır.
Yusuf peygamberin “bu işi bana ver çünkü ben bu işi biliyorum” demesini doğru okursak; talip olduğu alanla ilgili yeterliliği olan bir kişi görev isteyebilir sonucunu çıkarırız. Fakat yeterlilik olacak, liyakat olacak, donanım olacak. “Niye filan oluyor da ben olmayayım” veya “niye filanı getireyim de falanı getirmeyeyim” anlayışı ile hareket edilemez. Böyle hareket edilirse, görülen rüyayı yanlış yorumlayan, yanlış sonuçlar çıkaran, sadece makama oturup işlere karışmayan, kurumdaki herkesin kafasına göre at oynattığı bir alanın oluşmasına yol açan biri seçilmiş veya atanmış olur.
Ana problemlerden biri de budur: Görülen rüyayı yanlış yorumlayacağı belli olan yani projeci olmayan, kendine yontan ve memleketin ortak (kamu) menfaatini düşünmeyen, kendine özel helaller oluşturmayı bir hak gibi gören kişilerin seçilmesi veya atanması! Filmlere konu olan kamunun soyulması becerisini sahada uygulayacak kişilerin, destekle seçimi veya atanması ise kamuyu sürekli zarara uğratacak ve bugünün rakamlarıyla seksen milyon kişinin cebine el atılmış olunacak! Hazine uygun kullanılmayacak, eğitim yanlış ellere teslim edilecek, din doğru anlatılmayacak, sanayi doğru yönetilmeyecek ve kısaca memleket madden ve manen soyulacak.
Ağır mı oldu? Hayır, kişileri hedef alan ifadeler olmadığı ve ortaya söylendiği için yazan dâhil herkesi mesuliyet altına alacak bir hali açıklamaya çalışıyorum.
Okumalarıma göre “görev istenmez verilir” anlayışının da bütünüyle doğru olmadığını söylemem gerekiyor. Zira alanında yetkin olan, tecrübesi ve liyakati olan bir kişi görev veya görevlere talip olmalıdır. Bu yetkin kişileri görmeyenler, araştırmayanlar mesuldür. Hesap gününe her ne kadar “herkes kendi hesabını verecek “diye bakılırsa da “ o gün herkes liderleriyle, birlikte hareket ettiği insanlarla hesaba gidecek” diye de anladığım “o gün bütün toplulukları imam/liderleriyle birlikte çağıracağız” (nahl 71) ayeti kapsamında düşünüyorum. Bu ifadeyi “kimse hesaptan vareste değildir” mesajını veriyor diye anlıyorum. “Ben seçtim, böyle yapacağını ne bileyim” diyerek kurtulamayacağımızı bilelim diyorum. Niye seçtin, neyine göre seçtin, hangi özelliklerine baktın veya seçtikten sonra niye denetlemedin? Kişiyi seçtin ve atadın, şahıs makama oturdu ancak sorumlu olduğu makama 3 saat ayırıyorsa geri kalan zamanını kendi özel işlerine kullandı ve buna dair şikâyetler de geldi ama oralı olmadın. “Atadım gerisi onu ilgilendirir, her koyunu kendi bacağından asarlar” dedin. İyi de seçtiğin şahsın kazandığı, kendine özel helal her ne varsa sen de mesulsün, onun bütün yanlışlarına göz yumdun, hesap günü mesela “ben çalmadım o çaldı” diyemezsin, “sen de sorumlusun” denilmeyeceğinden ne kadar eminsin. Yanlışı o yaptı ama sen de göz yumdun, hesap ortak!
Liyakat sahibi insanları bulmak, seçilecek veya atanacak kişileri donanım, liyakat açısından soruşturmak bugünün şartları ve imkânları açısından zor olmasa gerekir diye düşünüyorum. Zira şahsın ne zaman nereye gittiğini, kiminle iletişim kurduğunu, üye olmasa bile hangi dernek veya vakıflara zaman ayırdığını ve daha mahremini araştırabilen, not eden, günü geldiğinde karşısına çıkaran bir çağdan bahsediyoruz. Haliyle o kişinin bir göreve ehil olup olmadığını da rahatlıkla öğrenmek mümkün!
Kamunun menfaati açısından her alanda yetkin insanları bulmak ve devlet kurumlarını yanlış kişilerin eline bırakmamak gerekiyor. Yapılacak her yanlışta, sorumluluk derecesine göre herkesin mesuliyeti bulunmaktadır.
Kişi ehilse göreve de talip olmalıdır ancak “niye o oluyor da ben olmuyorum” anlayışıyla görevlere talip olunması kişiyi hem dünyada hem hesap günü zorda bırakır.