Sevgili okurlarım, tarih bize Nizârî-İsmaili Devleti'nin ve Haşhaşî fedai tarikatının kurucusu ve ilk lideri olan Hasan Sabbah’ı; müritlerinin eğitim almasını yasaklayarak cahil kalmalarını, çünkü Allah'ı tanımak akıl ve fikirle değil, masum İmam'ın yol göstermesiyle mümkün olacağını, müritlerine cenneti vadedip ve cennetteki mutluluğu dünyada hissetmeleri için onlara esrar, afyon veya haşhaş içirdiğini ve bu şekilde de emirleri koşulsuz yerine getiren fedai hâline getirdiğini öğretmişti.
Doğru mudur? Evet doğrudur. Çünkü onca tarih bilimci, vakanüvisler, araştırmacılar, çeşitli kaynaklar, tezler, makaleler yanlış bilgi vereceğini düşünüyorum.
Memet Duran Özkan’ın “Hasan Sabbah’ın Fedaisi Tahir” adlı o muazzam eserini okuduktan sonra kendi kendime dedim ki, “evet sen, insanın mensup olduğu mezhep ya da mezhepleri oluşturan alt kolları ya da daha geniş düşünürsek insanların dini inançları her ne olursa olsun ayırt etmiyorsun. Fakat tarihe baktığında geçmişten günümüze kadar dinle, ne çok insanı birbirinden ayırt etmişler. Belki Hasan Sabbah’a inancı konusunda özgürlük tanınmış olsaydı senelerini Alamut kalesinde geçirip fedai yetiştirmezdi.” Benim düşüncem kimine göre doğru, kimine göre yanlıştır, saygı duyarım.
Kitabın kurgusu ve karakterler o kadar orijinal olmuş ki okurken, bazen marangoz Tahir, bazen Dai Hüseyin bazen de kale içinde hancıyla sohbet eden asker oluyorum. Betimlemelere diyecek yok zaten. Sanki Alamut kalesinin en tepesine her sabah ben çıkıp, Alamut vadisini izliyor gibiydim.
Hasan Sabbah’ın Nizamülmülk ile mücadelesini farklı pencereden gördüm. Ehlibeyt sevdasıyla yanan insanların katledilişine bir kere daha şahit oldum. Zalimlerin zulmünü yaşayan masumların acısını hissettim. En etkilisi de bir dava var ve sonu zaferle sonuçlanan bir mücadele var.
Tarihi dramla harmanlayıp bu muazzam eseri yazan üstadım, sevgili hocam Mehmet Duran Özkan’ın ellerine sağlık. Kaleminiz hiç durmasın..
Fatoş Karaoğlu - 27 Haziran 2022 – Malatya