Borç Gündüz Ezilme, Geceleri De Derttir

Yakın bir arkadaşınız kapını9za kadar gelerek sizinle konuşmak istediğini söyler. Anlarsınız tavırlarından, borç isteyecektir…

Bu kişi bazen, uzun süredir görmediğiniz bir akrabanız ya da bir dostunuz da olabilir…

“Hayırdır bu saatte?” diye sorarak aslında bildiğiniz gerçeği ondan duymaya çalışırsınız.

O da, kısık sesle “para lazım, çok para…” diyerek lafı ağzında geveleyip durur. Elinizde avucunuzda ne varsa verirsiniz. Arkadaşınızdır, çünkü yüreğiniz dayanmaz onun parasız kalmasına.

Derken; günler geceleri kovalamaya başlar. Aradan uzunca bir süre geçer. Ve bir gün, arkadaşınızı sahip olduğu paraları har vurup harman savururken görürsünüz.

Aslında siz elinizdekini onunla paylaşmak istemişsinizdir. Ama o uyanıklık edip, sizin cana yakın halinizden faydalanıp elinizdekini sizden almıştır. Artık anlasın da geri versin diye gözlerinin içine bakarsınız. Ama ne yaparsanız yapın onun suratında zerre utanma belirtisi göremezsiniz.

Hiçbir şey olmamış gibi hayatını yaşamaya pişkin pişkin devam eder. Onun yaptığı gibi, kapısına dayanıp paranızı geri istemeyi düşünürsünüz sürekli, ama buna bir türlü cesaret edemezsiniz.

Aslında ne kadar ihtiyacınız olsa da, para umurunuzda değildir. Umurunuzda olan; arkadaşınızın sizi enayi yerine koymak istemesidir.

Biliyorsunuzdur parası vardır. Sizden borç aldığını da hatırlıyordur, ama geri vermek hiç işine gelmiyordur. Ne olursa olsun insanlığınızdan ödün vermemeye çalışırsınız. Alt tarafı bir paradır ve bir süre sonra unutmaya başlarsınız. Taki o arkadaşınız tekrar sizden borç para istemeye gelen kadar.

O zaman dünyanın en kötü bakışını atarsınız ona, deyim yerindeyse canavarlaşırsınız. Ve söyleyemediğiniz her şeyi bir çırpıda söylersiniz.

Dünyanın en kötü insanına dönüştüğünüzü hissedersiniz o an, ama sonunda bir bebek kadar dertsiz tasasız hisseder rahatlarsınız.

Yani yardımlaşma çerçevesinde ödünç almanın sevabı da vardır. Ancak dini kurallar dışında borçlanma ahlakı çökertebilir ve kul hakkı nedeniyle kişiyi ahret azabına götürebilir.

Bu sebeple Peygamberimiz her bir mümini muhatap tutan şu emri vermiştir. “ Güven içinde yaşarken borçlanarak nefislerimizi tedirgin etmeyiniz.”

Borçlanma gerçekten, hayatı etkileyicidir, özellikle devrimizde borçlanma pek çok sakıncayı ihtiva etmektedir. Borçlanma ahlakı çökertebilir. Borç, kafayı meşgul, kalbi tedirgin eder. Sürekli borçlanmalar ise kişiyi yalan söylemeye, sözünde dönmeye zorlar. Yalan ve vadinden dönme ise İslami şahsiyeti çiğnetir. Ahret hayatına zarar verir.

Bunun içindir ki; Peygamberimiz, şöyle buyurmuştur. “Gereksiz olarak borca girip satın almayın… Borçlanma dindarlıktan ve şahsiyetten götürür.”

“Çünkü borçlanan ko0nuşur fakat yalan söyleyebilir. Söz verir ama cayabilir.” Bunun için borçtan sakının. Çünkü borç gündüz ezilme, gecede derttir. “ Borçlanmanın bir diğer önemli sonucu da ödeyememe durumudur. Zira işsizlik, hastalık ve iflas gibi ansızın gelen ölümde borçları ortada bırakabilir. Bu durum ise ahret felaketine sürükleyicidir. Çünkü Peygamberimizin açıklamalarına göre şehitlik üzere ölüm bile kul hakkı olan borcun sorumluluğunu düşürmez. Kişi cennetliklerden olsa bile borcu varisler tarafından ödeninceye kadar ruhu kabirde hapsedilir. Ödememe niyetiyle borçlanan, borcunu ödemeyen kişi günahkârdır. Müminler arası8nda yardımlaşma duygularının zayıflamasına sebep olan bu gibi kişiler hayrı engelleme günahını da işlemiş olmaktadır.

Kısaca; Yakınlarımıza borç vermeye karar vermeden önce durumumuzu, sonuçlarını, ekonomik boyutunu ve sonrasını da iyice hesaba katın. Önce insan sonra para olduğunu hatırlayalım.

Sağlık, sevgi ve para ile kalınız…