Bozkırda Açan Çiçek Prof. Dr. Mustafa Talas

Şehrin doğası, geleneği, göreneği, kültürü, insana dair olan her ne varsa şehirlerin değeridir. Şehrin insanları şehrin değerlerini yaşar, yaşatır, çoğaltır. Geçmişimizi geleceğe taşıyan kişilerdir şehrin değerleri. Bu değerlendirmelerim ışığında geçmişteki çalışmalarıyla, eserleriyle değerlerimizi yazdım. Bugüne dek yaptıklarıyla Malatya’mızda iz bırakmış olan değerlerimizden birçok kişi ile randevulaştım. İlerleyen zamanlarda onlarla yaptığım görüşmelerde tuttuğum notlarımı da yazacağım.

Bundan sonra yazılarımızın kapsamını genişletmeyi planladım. Yalnızca geçmişte yaptıklarıyla değil, şu anda yaptıklarıyla da dikkat çeken hemşerilerimizi de yazmak istiyorum. Bugünkü konuğumuz Prof. Dr. Mustafa Talas. Yeni nesil, genç kuşaktan bir Malatyalıdır Prof. Dr. Mustafa Talas. Kendini yetiştirmiş, akademisyen olmaya karar vermiş ve bu alanda üst düzey başarıya ulaşmış bir hemşerimizdir Prof. Dr. Mustafa Talas.

Okul hayatına Melekbaba İlkokulu’nda başladı. 1. Sınıfı Kubilay Orta Okulu’nda 2. ve 3. sınıfı Hasan Varol Orta Okulu’nda okudu. ŞKÖ Endüstri Meslek Lisesi’ni bitirdi. Lisans eğitimini, yüksek lisans ve doktorasını İnönü Üniversitesi’nde tamamladı ve burada akademisyenliğe başladı. Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi’ne geçiş yaptı. 2006'da Yrd. Doç., 2010'da Doçent, 2015'de Prof. oldu.

Ömer Halisdemir Üniversitesi’ndeki görevi nedeniyle Niğde’de olan Prof. Dr. Mustafa Talas ile telefonda konuştuk. Devamını Talas’ın anlatımıyla devam edelim.

“Hayatımda önemli etkileri olan, önemli yer işgal eden büyüklerim var. Bu kişiler ailemden babam Hacı Halis Talas ve dayım Kara Mehmet. İlkokuldan öğretmenim Ayhan Aslantaş ile üniversiteden Doç. Dr. Yaşar Kaya ve Prof. Dr. Abdullah Korkmaz. Bu kişiler şahsiyetim ve fikriyatım konusunda etkili oldular. Babam ve Kara Dayımın çevresini ben uhdemde birleştirmeyi başardım. Akademik duruşumdaki vasıflarımı hocalarım sayesinde kazandım. Ayhan Öğretmen ilkokulda beni keşfeden ilk kişidir. Melekbaba İlkokulu ikinci sınıftayken bana bir okuma yaptırıp bunu beğenip ertesi gün “Masal Bahçesi” adlı bir kitapla gelmişti. Bu kitap benim hayatımdaki en güzel hediye idi Ayhan Öğretmen daha sonra mahallemizin gelini olmuştu. Mahallemizde Bekçi Ali Seydi amca ve eşi Mukaddes Teyze'nin oğlu olan öğretmen Cercis Aslantaş ile evlendi. Bu durum öğretmenimi daha fazla sevmeme ve ona karşı sorumluluğumun artmasına neden oldu. Evlerinin önünden geçerek okula gitmek zorundaydım. Oradan kat kat dikkatle geçip giderdim. Mahalledeki tek telefon onlardaydı. Babam, evimize bir haber vermesi gerektiği zaman oraya telefon ederdi. Ben onlara gitmeye çekinirdim, utanırdım. Diğer aile bireyleri gider babamla telefonda konuşurdu. Ben gidemezdim. Öğretmenime mahcup olmak istemezdim. İlkokuldan sonra Kubilay Orta Okuluna başladım. Birinci sınıfı burada okuduktan sonra Hasan Varol Orta Okulu'na geçtim. Şehit Kemal Özalper Endüstri Meslek Lisesi’nden sonra İnönü Üniversitesi’ne girdim. Üniversitede okurken akademisyenlik için hazırlandım. Yüksek lisans ve doktoramı üniversitemde yaptıktan sonra, Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi’ne geçiş yaptım. 2006'da yardımcı doçent, 2010'da doçent, 2015'de profesör oldum. Halen Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü PDR Programında öğretim üyesi olarak çalışmalarıma devam ediyorum. PDR de bulunmakla beraber asıl alanım sosyolojidir. Sosyolojide Kurumlar Sosyolojisi, Endüstri Sosyolojisi, Kültür Sosyolojisi, Ekonomi Sosyolojisi ve Küreselleşme konularında uzmanlaştım. Bunca yıllık eğitim hayatımda kendime özgü olan yönüm, gençliğe verdiğim önemdir. Gençlik, bizim en önemli zenginlik kaynağımızdır. Mesleğimiz gereği hep yenilenen bir nüfusla irtibatlıyız. Gençliğimize güvenim tamdır.

Akademisyenlik için uzun bir süreç yaşadım. Çeşitli mücadelelerden geçtikten sonra 13. sınavımda başardım. Daha sonra daha fazla engel taşıyan bir yaşamın habercisi gibi oldu. Böylelikle karşıma çıkan her engeli mutlaka geçmeliyim düsturunu benimsedim. Olması gerekenden daha fazla çalışmam gerektiğini kavramış oldum. Bunların sonucunda da başka hiç bir mesleğin beni tatmin etmeyeceği duygusunu yaşadım. Beni mutlu eden akademisyenliği daha da fazla sevdim. İnsanları geleceğe hazırlamak çok güzel. Bunun yanı sıra dünyada ve Türkiye'de çok değişik yerlere gidip hem bilimsel faaliyet yapmak hem de gezip görmek akademisyenliğin getirileri oldu. Zor ve dikenli yolculuğun sonunda güzel şeylerin elde edilmesinin tatlı bir mükâfat olduğunu yeni nesillere anlatmak isterim. Devlet imkânlarıyla bu fırsatları elde etmek de güzel. Arkadaşlarım Mustafa Latif Emek ve Sefa Salih Bildirici’nin kurmuş olduğu İKSAD ile beraber uluslararası kimliğimin güçlendirilmesi imkânını yakalamış oldum. Üstelik kamu kaynaklarını kullanıp heba etmeden Türkiye Cumhuriyeti'nin bayrağını üç kıtada dalgalandırma fırsatları yakaladık. New York, Fas Marakesh, Tokyo, Kahire, Beyrut, Bakü, Batum, Roma gibi dünya kentlerinde kongre organizasyonları icra etmek çok fantastik bir olguydu. Başkanımız Mustafa Latif Emek ile sahip olduğumuz vizyon bu işleri kolaylaştırdı. Sayın Emek ile beraber Adıyaman Gölbaşı merkezli bir organizasyonun bir dünya markası olması da ortak çabalarımızın ürünü oldu. Bütün bunlar akademisyen olmanın verdiği imkân ve fırsatlardır. Sonuç olarak zoru seven yeni nesillerimize akademisyen olmalarını tavsiye ederim.

Çocukluktaki en büyük zevklerimden biri arkadaşım Vedat ile bizim arka bahçede çamurla oynamaktı. Çamurla oynamamızdan kişisel olarak en çok rahatsız olan, arkadaşım Vedat'ın annesi Aysel Abla oluyordu. Benim annem bize bir şey demezdi, hatta teşvik ederdi. Aysel Abla oğlu Vedat'a, “Seni, Azzet Ablanın nüfusuna kaydedeceğim’ derdi. Sonunda ben ve Vedat okuduk iyi konumlara geldik. Aysel abladan çıkan söz şu oldu: ‘Melekbaba’nın çamurlarından bir profesör ve bir albay çıktı.” Evet, biz Vedat Akçadağ ile beraber dönemimizin okuyan ve kariyer elde edenleri olduk. En güzeli de her ikimiz de hala çocukluk günlerimizin tesiriyle en iyi arkadaşlar olarak hayata devam ediyoruz”

Eğitimine Melekbaba İlkokulu’nda başlayan, profesörlüğe dek yükselip, güzel çalışmalara imza atan, yeni nesillere iyi örnek olan Mustafa Talas, Bozkırda Açan Çiçek’tir. Asya Ülkü ve Oğuz Kağan’ın babası Prof. Dr. Mustafa Talas’a ailesiyle birlikte mutluluk diledim. Malatya’da başlayan hayat serüvenini Niğde’de sürdüren Mustafa Talas, son sözleri olarak, gazetemiz sahiplerinden Kemal Deniz ile aile bağlarını anlatıp, çocukluğunda ve gençliğinde Kemal Deniz’in idolü olduğunu söyleyerek, O’na ve tüm Malatyalılara selam söyledi.