Hiç tartışmasız, en tehlikeli cehalet her zaman, her devirde ve her yerde dinsel cehalettir. Çünkü, gerçeklere dayanmayan, geçmişteki geleneklere, törelere ve dinsel cehalete dayalı olarak uydurulan gerçek dışı dini bilgiler ve dini kavramlar zamanla dinsel dokunulmazlık kazanarak kurumsallaşır ve dogmalaşır. Gerçek din ise bulanıklaşır ve giderek tanınmaz hale gelir.
Ayrıca bu din dışı dinsel cehalet ürünleri ; çıkarcı dinbazlar, din baronları ve iki yüzlü siyaset adamları tarafından rahatlıkla dinsel sömürü aracına da dönüşebilir. Cahil bireyler ve cahil halklar da bu çıkarcı tiplere dindar(!) diye inanmaya başlar ve peşlerinden koştururlar.
Sonuç olarak:
Bu ve benzeri madrabazlıklar, akıl, bilim, sağ duyu ve irfan süzgecinden geçmeden kuşaktan kuşağa aktarılarak asırlarca toplumun başına bela olabilirler. Eğer bir toplumda böyle bir siyasi iktidar varsa, sosyolojik açıdan cehalet iktidar olmuş demektir.
Hani " Bir deli bir kuyuya bir taş atar, fakat kırk akıllı çıkaramaz" derler. Tıpkı onun gibi.
Az gelişmiş devletlerin ve özellikle de İslam toplumlarının asırlardır yaşamak zorun oldukları kısır döngü tam da budur.