Bazen küçük bir anı alır götürür sizi geçmişe, bazen de eski bir dost. Sürekli hissedilen eksikliktir insanın hayatında. Nedense hep geçmiştedir o güzellik, o neşe o heyecan. Hiçbir zaman yakalanamaz, sen kovaladıkça kaçar, sanki bir oyunmuşçasına. Birçok insanda, zaman zaman canlanan, kimilerinin ise daima içinde buruk buruk varlığını sürdüren duygudur.
Bir daha yaşanamayacak bir anı tekrar yaşama isteğidir. Geçmişe dönüş özlemi içinde yapılan, geçmişte yaşanan hoş anlarda kendini kaybetmek veya kaybedilen benliği bulmak için beslenen duygudur.
İnsanoğlunun garip bir huyudur, geçmişe özlem duyması. Geçen senelerin şimdiden daha güzel olduğu fikri kafasındadır, buna dair sözler hep dilindedir.
Geçmişe özlem öyle yaygındır ki bazen içimizde bir şeymiş, bir parçaymış gibi gelir. Bunun nedeni herkesin tanıdığı bir duygu olmasıdır.
İnsanlar olarak, geçmişin özlemiyle yaşar ve onu sırtımızda taşırız, onunla yürürüz, zor zamanlarda ona sarılırız. Geçmiş mutluluklar, kuşkusuz bu his o kadar geçek ki kendimiz onu şekillendirmişiz gibi geliyor ve bu yüzden bizi çok güçlü etkileyebiliyor.
Güzel olan ya da güzel olmuş olan, hayatımıza mutluluk getirmiş olan bir şeyin yokluğudur aslında!
Bütün bunlara ek olarak geçmişe özlem hissinin bizi doldurmasına, dünya ile etkileşime sokmasına ve sonuçları ne olursa olsun aslında ne yaşadığımızı göstermesine izin vermeliyiz.
Hepimiz hayatlarımızda mutlaka “Bizim zamanımızda her şey daha farklıydı” diyen birilerini duymuşuzdur. İnsan ne zaman eski mutlulukların, güzelliklerin yerine yenisini koymadığında eskiye takılır kalır.
Bir nevi “ gerçek ben”e duyulan bir özlemdir. Olduğumuzdan çıkıp olmamız gerekeni olmuşuzdur. Çünkü zaman inancı, fikri ve olayları kutsallaştırıyor. Bir şeyin üzerinde zaman geçtikçe, o daha da sırlanıyor, daha da özlemle anılır hale geliyor.
Eskiden her şey daha somuttu, su musluktan içilir, oyuncak bebekler bezden, oyuncak silahlar tahtadan, yapılırdı. Kızlara ninelerinin, erkeklere dedelerinin isimleri konulurdu. Kış gecelerin de masal anlatılır, kardan adam yapılır, evlerde soba yakılırdı. V.s.
Yani herkes kendi düşünü kurar, kendi hayatını yaşardı. Şimdi ise, herkes yoğun, herkes yorgun ve tek başına… Özlediğimiz ne varsa hepsi eskide kaldı.
Kısaca; Bir şeyleri gerçekleştirmenin artık çok daha zor olduğu bu dünyada geçmiş dönemlere bakıp bunları geçekleştirmenin daha kolay olduğunu görüp geçmişe özlem duymaya başlıyoruz. İnsanlara güven duygusunu özlüyoruz. Yapmak istediklerimize bakıp iç çekiyoruz, günümüzde para her şeyin önüne geçmeseydi, karşılıklı saygı ve hoşgörü değerleri kaybolmasaydı belki de geçmiş bize bu kadar güzel gelmezdi. Pembe gözlüklerle bakmadığımız zaman geçmişinde aslında o kadar güzel olmadığını fark edebiliriz.