Hayatın Koşullarında Kendini Bulmak

Hayatın Koşullarında Kendini Bulmak

 Günlük hayatın temposu, bazen hepimizi içine alan bir girdap gibi. Sabahın erken saatlerinde koşmaya başlayarak, gece yatağa girene kadar devam ediyor. İş, okul, ev işleri, sosyal medya derken, günlerin nasıl kesintiye uğradığını bile fark etmeden bir döngünün içine hapsoluyoruz. Ancak bu yoğun tempo içinde en çok unuttuğumuz şey ne biliyor musun? Kendimiz.

Bir çok insan, başarıyı hep "bir şeyleri başarma" üzerinden başardı. Daha çok çalışmak, daha fazla kazanmak, daha iyi görünmek, daha çok insanla tanışmak... Bu liste uzayıp gider. Ama günün sonunda, birbirimize döndüğümüzde, gerçekten mutlu muyuz? Yorgunluktan başımızı ücreti, bu kadar çaba ve emeğin aslında ne için olduğunu sormaya başladığımızı anlar, belki de hayatımızın en değerli anlarıdır. Çünkü o anda dışarıdan gelen baskıların bozulması varırız. Sürekli bir şeyleri başarmamız gerekenler, bazen bizi kendi iç sesimizden uzaklaştırır. İşte burada sırasında bir nefes almak gerekiyor.

Biraz yavaşlamak... Kimilerine göre zaman kaybı gibi değişebilir, ama aslında bu yavaşlama, kendini bulmanın ilk adımı. Sabahları bir kahveyi aceleyle atmak yerine, tadını çıkararak yudumladığımız anlarda kendimizi dinleyebiliriz. Ya da günün bir telefon bölümünden, ekrandan uzaklaşıp sadece sessizliğinden dinlediğimiz o kısa anlar, bize sandığımızdan daha fazlasını katabilir. Çünkü sessizlik, çoğu zaman kendi iç sesimizi duyabildiğimiz tek yerde. O ses, hayat koşturmacasında kaybolmuş olabilir ama derinlerde bir yerde hep var.

Kendini bulmak, dış dünyada yaşamak değil, iç dünyada birinden çıkmakla mümkündür. Belki de uzun süredir yapmadığı şeylerin seni sana en çok yaklaştıracak olanlardır. Bir kitap okumak, yürüyüşe çıkmak, sevilen bir müziği dinleyip hayallere dalmak… Bu küçük kaçamaklar, içindeki karmaşıklığı düzene sokabilir. Çünkü bazen en büyük işlemler, en sıradan anların içinde saklıdır. Bir fincan kahvenin dağınıklığı, bir dost sohbetinde ya da doğasının sessizliğinde... Aslında bu anlar, hayatın en gerçek anlarıdır.

Zamanın hepimizde kaybolmuş gibi olanlarız. Ama belki de kaybolduk, aslında yeni bir şeyleri keşfetmenin en güzel şekilde paylaşıldığı. Kaybolduğun anlar, sana hiç bilinmeyenlerin ayrıntılarını gösterir. Bu yolculuklar sırasında attığı adım, aslında seni daha iyi tanımanın mümkün olduğunu bilir. Yeter ki bu süreçte ilerlemeyi, kendini zaman tanımayı ve acele etmeden yaşamayı öğren. Her şeyin bir zamanı var; Hayat bizi bir anda koşturduğu gibi, bazen de sırasında beklemeyi, yavaşlamayı anlıyor var.

 Hayatın onun adımı, bizi biz yapan parçaları bulmamız için bir yolculuktur. Yeter ki bu yolda çevremize, kendimize ve hislerimize kulaktan vazgeçmeyi bilelim. Çünkü bazen en önemli olan şey, sonuç değil, yolda ne öğrenilendir. Yolculuğun hedefi, hedefe ulaşmaktan daha değerlidir. Belki de asıl amaç, sürekli bir bütünlük sağlamak değil, bu yolculuğun tadını çıkarabilmektir. Yolda kalanların kimler olduğu ve nelerin ayrıldığı, bizi yapan anları yaratır.

Kendini bulmak zor bir iş gibi görünse de, bazen çok kapsamlıdır. Sessizlikte, huzurda, sonrasında, bir dostla komedilerde... Hayatın küçük anlarında, hızlanmadan yaşadığında kendini bildiğinin. Belki de en çok şişirilmiş olan şey budur: Bize sunulan bu anların tadını çıkarmak, o anlarda kendimi kaybetmeden ortaya çıkmak. Çünkü bazen hayat, bir yarıştan çok bir dans gibidir. Hangi adımın ne zaman atılacağını bilmek değil, o bir ritmin uyumunu sağlamak önemlidir

 Unutma, hayatın sadece inşaat noktalarından ibaret değil. Yolculuğun kendisi, en az inşaat kadar önemli.