Hindistanlı, Nam-I Diğer Haydutlar Kraliçesi, Phoolan Devi

Sevgili Dostlar,

   Savaş; kıtlık ve yokluk zamanlarında ve bunların yaşandığı coğrafyalarda insanların kanını donduran hikâyeler üretilmiştir. Beni ve benim gibi birçok insanı etkilediğine inandığım Phoolan Devi, Haydutlar Kraliçesi, bu güçlü kadının hikâyesini sizlerle paylaşmak istedim...

    Ailesi, balıkçılar ve kayıkçıları kapsayan Sudralar kastına bağlı Mallah jatisine mensup bir topluluktandı. Mallahlar, üst kastlara sahip toprak sahibi ve tüccarların bulunduğu Thakurs kastına mensup olan feodallerin toprağında çalışan topraksız köylülerden oluşuyordu. Gelecekte “Haydutlar Kraliçesi” namıyla tanınacak olan Phoolan Devi, geçen ekim ayında iki gün arayla iki kadının toplu tecavüz sonucu ölümüyle sonuçlanan olayın yaşandığı Uttar Pradeş eyaletinin Jaalun bölgesindeki Ghura Ka Purwa köyünde 1963 yılında doğdu.

     11 yaşında kocaya satıldı.       

     14 yaşında tacizci kocasını terk etti, kaçırıldı, koca bir köyün tecavüzüne uğradı.

     18 yaşında çete lideri oldu, her gittiği köy baskınında “Korkmayın kadınlar ve çocuklar” diye başlar elindeki megafonla konuşmasına, “korkmayın yoksullar, sizlerle bir hesabımız yoktur bizim, hesabımız haksız yere zenginleşenlerle!”Ve başlar, Robin Hood vari bir şekilde zenginlerden alıp yoksullara dağıtmaya.

     20 yaşında tutuklandı, Hint yoksul alt tabakalarında efsane oldu, teslim olduktan sonra mahkemeye çıkarılmadan 11 yıl cezaya çaptırıldı, cezasını çetesinde yer alan erkeklerle birlikte aynı koğuşta kalarak tamamladı.

     31 yaşında parlamentoya girdi ve yasa koyucu oldu..

     Evinin önünde öldürüldüğünde 38 yaşındaydı.

     Öfkeli kitlelerin hükümeti onu korumamakla suçlayan sert protestolarıyla gömüldü.

     "Doğduğumda bir köpekten daha değersizdim, şimdi bir kraliçeyim. Çoktan ölmüş olmalıydım, ama hala canlıyım. Tanıklığım, benimki gibi bir yaşamın bir daha asla yinelenmemesi için yeryüzündeki tüm yoksullara ve ezilmişlere uzanan bir el olsun…"         

    Hep duymuşuzdur ya tarih korkakları değil, cesurları yazar diye. İnsan yaşamı nihayetinde bir gün son bulacaktır. Hiç bir yaşam yoktur ki sonsuz olsun. Önemli olan yaşam da iz bırakabilmektir. Bir canlıya dokunabilmektir. Haksızlıklar karşısında başkaldırabilmektir.  Canlılığınız sonlandığında, iyi ve dürüst hatırlanabilmektir.

    Sorgulamaktan yanlışlara sesinizi çıkarmaktan vazgeçmeyin.

    Saygılarımla…