İKİ ÜLKE, BİR KONU VE ARADAKİ FARK-1

1994 yılında ailece tanıdığımız samimi olduğum bir bayan arkadaşımın nişanına katılmıştım. Erkek tarafına beni tanıştırırken Türkiye Sakatlar Derneği (TSD) Malatya Şubesini yeni kurduğumu ve başkanı olduğumu söylediler.
Engelliler ile dernek hakkında sohbet ederken engelli bir bayan akrabalarının olduğunu, nasıl engelli olduğunu, yaşadığı sorunları, Almanya’ya nasıl gittiğini ve oraya yerleşerek yaşadığını anlattılar. Almanya’ya gidişini ve oraya yerleşmesini dinledikten sonra onunla iletişime geçmemin mümkün olup olmadığını sorarak adresini istedim.
Verilen adrese uzunca bir mektup yazarak kendimi tanıttıktan sonra derneği kurmadaki amacımızı, faaliyetlerimizi, karşılaştığımız sorunları vb gibi konuları detaylıca anlattım. Mektubu gönderdikten sonra yanıt gelip gelmeyeceğini merakla beklemeye başladım.
Merak içerisinde geçmek bilmeyen günler birbirini kovaladı ve bir süre sonra beklediğim mektup nihayet geldi. İlk gelen mektuptan sonra yazışmalarımız bir hayli uzun süre devam etti. Mektuplarımızı sırasıyla gidip gelirken bir süre sonra telefonlaşarak görüşmelere başladık.
Bir engelli vatandaş olarak Almanya devleti tarafından kendisine ne tür ekonomik ve sosyal imkânlar tanındığını, faydalandığı yasal hakları vb daha birçok konuda sorular sordum. Sorduğum soruların tamamını detaylıca yanıtlayarak yolladı.
Bana yazıp yolladığı bilgiler arasında; Malatya’da yaşadığı dönemlerde yataktan tek başına kalkamadığını, üç dört kişinin yardımıyla ancak kaldırılabildiğini,
Almanya’ya gider gitmez vatandaşlık için başvuru yaptığını ve başvurusunun kabul edilmesiyle vakit geçirmeden kendisini hastaneye yatırdıklarını, uzun bir süre rehabilitasyon tedavisi gördüğünü ve bunun üzerine kendi tabiriyle lastik gibi bir vücuda sahip olduğunu,
Gördüğü tedaviden sonra bir başkasının yardımına ihtiyaç duymadığını, tek başına tüm işlerini yaparak yaşamını sürdürebildiğini,
Alman devleti tarafından yaşadığı evin giriş çıkışının, banyosunun, tuvaletinin, mutfağının ve diğer odalarının tekerlekli sandalye ile yaşayabileceği şekilde düzenlendiğini ve kira dâhil tüm masraflarının karşılandığını,
Kişisel ihtiyaçlarını karşılayabilmesi ve yaşamını sürdürebilmesi amacıyla kendisine aylık bağlandığını,
Bakıcı tutma hakkı olduğu için bir akrabasını bakıcı olarak gösterdiğini ve akrabasının aldığı ücrete ihtiyacı olmadığından kendisine verdiğini, bu nedenle ekonomik olarak durumunun iyi olduğunu,
En ufak bir rahatsızlık yaşadığında doktor ve hemşirelerin eve kadar gelerek tedavisini yaptıklarını,
Evden dışarıya çıkarak alışverişe, sosyal kültürel etkinliklere gitmek istediğinde ise özel araçların gelerek evden aldığını ve tekrar eve bıraktığını belirtmişti. Bu yazışmalarda anlatılanları duydukça ağzım açık kalıyordu. Neden bizim ülkemizde de böyle uygulamalar olmuyor diye hayıflanıyordum.
Bu görüşmelerimizin üzerinden tam 11 yıl geçti. 2002 yılında AK Partinin iktidara gelmesiyle 2005 yılında çıkarılan 5378 Sayılı Engelliler Kanunu ile tam olmasa da duyduğum uygulamalardan evde bakım ödemesi bizim ülkemizde de uygulanmaya başlandı.
Evde bakım ödemesi uygulanmaya başlandığında nasıl sevindiysek zamanla yaşanan sorunlar karşısında sevincimiz yerini üzüntüye bırakır oldu.
Bu sorunlar arasında ilk başta gelen evde bakım hizmetinden faydalanan engellinin gelir durumuna bakmak yerine evde yaşayan kaç kişi varsa hepsinin gelir durumunun baz alınması gelmektedir. Bu nedenle gelir durumu tutmadığından binlerce engelli bu haktan faydalanamamaktadır.
İkinci sorun olarak da, kaç yıldır hükümetin söz vermesine rağmen bir türlü hayata geçirmediği konu ise engellinin bakımını üstlenen kişinin sigortalı gösterilmemesi gelmektedir. Yapılan açıklamalarda, “Evde bakım ücreti bağlanan binlerce aile bu gelirle evini geçindirmeye başladı.” gibi sözleri dile getirirler.
İnsanların asgari ücretle dahi evini geçindirmekte zorlandığı bugünlerde asgari ücretin 2/3’si oranındaki bir bakım ücreti geliriyle nasıl geçim sağladıklarını anlamış değilim.
Hadi geçindirdi diyelim, bakım hizmeti alan engelli kişi günün birinde vefat edecek olduğunda ne olacak? Aile hangi gelirle geçim sağlayacak? Hangi sosyal haklardan faydalanacak?
Mevcut uygulama bu haliyle devam ettiği sürece, yeni düzenlemeler yapılarak verilen sözler yerine getirilmediği sürece devlet sosyal güvencesi olmadan sigortasız ve asgari ücretten daha düşük bir gelirle insan çalıştırmaya devam etmiş olacaktır.
-Devam Edecek-