Sesinin karıştığı bir koroda, ortak ses seni de söyler.
Kavramların kendi sesleri, ruhları, sosyolojileri vardır. Kavramların düşünsel çoğulculuk için önem taşırlar. “Tek seslilik!” öncelikle yorucudur, sıkıcıdır.İnsanların varlıkları kendileri dışındakilerin varlıklarıyla anlamlıdır ve değerlidir. Tek seslilik, Monofoni olarak da bilinir, eşliksiz tek bir melodi çizgisinden oluşan müzik dokusu karşılığında kullanılır. Bir müzik teriminin, sosyolojik bir terime dönüşmesi isabet olmuştur.
Tam da katılımcılık bir orkestranın dokusunu ortaya koyar ve kendi tınılarının karışımı ile oluşan ortak ezginin varlığını zenginleştirir. Kavramlar, bir arada iken derinlikleri, tatları, anlamları, mecaz oluşturma kapasiteleri artar. Bu çoğulculuk, ses uyumsuzluğu anlamına gelen kakafoni demek değildir. Düşünce ve akış düzensizliğini ve özensizliğini içermez; tam tersine aynı kompozisyonun içinde farklı yönlerle durabilme ve karşı düşünce geliştirebilme halidir.
Düşünsel temelde katılım, “fikir çoğulculuğu” nu işaret eder. Toplumsal doku heterojendir, çeşitlilik arz eder. Kararlar bütün kesimleri kapsadığı sürece, başarılı bir karar alma mekanizması oluşturulmuş olur. Elbette bereketli topraklarda, farklı bitki türlerini yetiştirmek nasıl daha fazla mümkünse, düşünsel çeşitlilik “tekdüze bakışı” kırar ve empatiyi güçlendirir. Bu gezegen yalnızca birileri için dönmüyor; bir bütün olarak üzerindeki bütün canlılar için dönüyor. Makro planda, gezegenin zenginliğini insan temsil eder ve düşünebilme ayrıcalığını da bu bağlamda kullanmalıdır.
Kavramların katılımcı bir perspektif ile düşünce dünyasında var olmaları değerlidir. Hayata tek bir pencereden bakanlar için elbette katılımcılık kolay değildir; ancak hayata bakılacak milyonlarca pencere bulunmaktadır; kendi pencerelerimizin yanı sıra başka pencerelerin önünde durarak kısa süreli bile olsa oradan da okumalar yapmamız mümkündür.
Sosyolojik alanda ise Katılımcılık kavramı; karar alma süreçlerine demokratik olarak “dâhil olma”yı anlatır. Katılımcılar karşılıklı etkileşime açık hale gelir. “Fikir sentezleri” ve alternatif geliştirme hikâyesi bu ortamlarda daha güçlüdür. Onların karar alma süreçlerine etki edebilirler. Demokrasilerin vazgeçilmez özelliklerinden olan katılımcılık vatandaşların kendilerini daha çok ifade edebilmesi esasına dayanır. Vatandaşlar sadece seçimlerde değil seçim sonrasında da aktif olmak ister. İşte yurttaşların ülke yönetimine her türlü yolla katılmalarına katılımcılık denir.[1]
Bir düşünsel mahalleye sıkışmış olmanın en büyük yanılgısı, dünyayı kendi rengimize boyamaya kalkışmamızdır. Monochormatic[2] bir bakış açısı, dünyaya renksizliği dayatmaktır aslında. İnsanın doğası gereği, kültürel kodların da doğadaki bu çokrenkliliği ve çoksesliliği yakalaması gerekir. Bir dostumun ifadesi ile “Şehir, mahalleden büyüktür her zaman!”