Kültürel Zenginliklerimiz ve Gülümseme l

Sevgili Dostlar,

Barışın, sevincin, özgürlüğün egemen olması temennilerimizle bayramınızı kutluyorum. Bayram vesilesi ile ülkemizin kültürel renkliliğinden örneklerle sizleri gülümsetebilmek istedim.

 

Erzurumlu kadının kocası ölür.ve ağıt yakmaya başlar:ingilizce bilirdiii,almanca bilirdiii,Fransızca bilirdii,arapça bilirdiii,....kaynı hemen araya girer:yenge niye yalan söylirsen hiçbirinide bilmirdi.
-i he bilmirdi bilmirdi de ama gayret edirdi.

 

Elazığlı kız İstanbul'a güz ayında gelin gider. Kış geldiğinde komşu hanımların, aksam kocaları eve geldiğinde üşüdükleri için; ay hayatim gel üşümüşsün, donmuşsun, kıyamam ben sana diye hitap ettiklerini sık sık duyar olmuş.
Aksam kendi kocası soğuktan donmuş bir şekilde eve gelince;
Oy ben sahan ölem, gadan alam, hele bah nasıl da it gibi titiri... Deyi...

Çukurova’da, Abdallar genellikle düğünlerde davul, zurna çalarak geçinen alçak gönüllü, hazır cevap insanlardır. Yörede onlarsız Türkmen düğünü düşünülmez. Yaşlı bir Abdal ekinlerin biçim zamanı eşeğine biner bir köye varır. Köyün ağası da tarlada
çalışan biçerdöverleri seyre dalmıştır. Ağacın gölgesine oturan ağa bir sesle irkilir.

Yaşlı Abdal:

“Selamın aleyküm Ağa, bereketli olsun, Allah harmanına buğda yağdırsın. Ağam Allah
yokluğunu vermesin.

Ağa bir yaşlı abdalın eşeğin üstünde kendisine seslendiğini görür.

Ağa:

“Gel ulan gel” der.

Aslında ağanın merak ettiği sormak istediği şeyler vardır.

Ağa:

“Ne diyon ulan”

Yaşlı Abdal:

“Ağa, harmanına buğda yağsın, çocukların ırızgısını ver de gedek,”

Ağa:

“Tamam, vereceğim ama sana bir sorum var onu bilirsen vereceğim.”

Yaşlı Abdal:

“ Sor ağa sor ney imiş ki?”

Ağa:

“Gel hele gel, otur şuraya.”

Yaşlı abdal eşekten iner ağanın yanına doğru yaklaşır, oturur ağanın yanına sohbete başlarlar.
Ağa:

“Ulan oğlum merak ediyom.”

Yaşlı Abdal:

“Neyi bre ağa, neyi marak ediyon?”

Ağa:

“Ulan sabahtan beri sizin avratlar tarlalarda dolaşıp duruyo.”

Yaşlı Abdal:

“He ağa bre niyedek Allah yokluğunu vermesin çocukların ırızgısı taman.”

Ağa:      

“İyi de onu merak etmiyom ki.”

Yaşlı Abdal:

“Ya neyi merak ediyon ağa?”

Ağa:

“Ulan bunların pisliğinden yanına yaklaşılacağı yok, burnu sümüklü, gözü çapaklı, ayakları
tırkıl tırkıl yarılmış, akşam olunca bunların yatağına nasıl varıyorsunuz onu merak ediyorum.”

Ağa böyle deyince yaşlı abdal okkayı kondurur.

Yaşlı Abdal:

“Bre ağa, çocukların ırızgısı diye geliyok, buğda veriyon, eşeen samanı diye geliyok veriyon,
yanına birde avrat diye mi gelek ağam”

Ağa donar kalır.

 

Sevdikleriniz ve dostlarınızla birlikte gülme umuduyla…

 

Saygılarımla