Yazı daha şimdiden “felsefik “ bir derinlikten haber vermektedir. Felsefe de karmaşık bir alandır.
Bilgiyi sevme sanatı!
İş bilme ile alakalı olunca, Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Gürkan’ın felsefeye kattığı yeni açılımın ışığında, konunun ele alınmasında da ayrıca fayda mülahaza edilmektedir.
Açılım ne şekilde idi?
“Her şey her şeye bağlıdır, her şeyden anlamayan bir şeyden anlamaz.”1(1bkz.Sayın Gürkan’ın kendi sosyal medya hesapları ve oradan alıntılar)
Ortadoğu’da her şey her şeye bağlıdır ve her şey bilinmeyince bir şey bilinmez.
Misal, “KELEŞ” nereden çıktı?
Mihail Kalaşnikov adlı bir Rus mühendisin adı aslında Kalleşnikof imiş. Kalleşliği çağrıştırınca Ruslar demişler gelin bunu Kalaşnikov yapalım. Türk lirasından altı sıfır silinsin diye ilk öneri 80’li yıllarda gelince, fırsat bu fırsat diye, kelimeden bazı harfler silinmiş, bazıları ünlü-ünsüz sesli dil kuralına uyup benzeşmiş, düşmüş…vsgeriye “keleş” kalmış.
O günden beridir de bu coğrafyada kalleşlik perdeli“keleş” kullanılagelmiş. Güneydoğu’da doktorluk yaptığım zamanlarda, bir keresinde kahvede otururken yan masadakiler kısık sesle konuşuyordu: “Yavonu boş ver! Ben “keleş”isanabeş yüz liraya getiririm! “
“Keleş” icat oldu olmasına da burada kardeşlik bozuldu. Farklı söylersek, kardeşlik hep bir “kalleşlik “ ile bozuldu.
En son Suriye İç savaşında duymuştuk şu cümleyi: Bir sabah uyandık ki evlerimizin kapısına silah(keleş) bırakılmış!
Keleş bedava olunca, mermileri bitene kadar ya komşularını ya da kardeşlerini öldürmeye başlamışlar. Mermi bitince de bir sabah uyanmışlar ki ne görsünler? A! Kapının önünde bir sürü mermi!
Biz küçükken bize şöyle denirdi: Yolun sağından gidin ki para bulasınız! (araba çarpmasın diye söylenirmiş aslında)
Ortadoğu’da da ister “yolun sağından” gidin, isterse de “yolun solundan”gidiniz bulacağınız keleştir! Geç oldu ama öğrendik. Kenan Evren “sağ da sol da bizim için aynı idi” deyince, uyanır gibi olduk ki sağda da solda da aynı gizli el bırakmış silahları ve mermileri kapıya… Komutanlara göre sağ sol kardeşmiş! O gün bütün arabalar bize çarpmıştı!
Biraz daha uyanınca gördük ki “uyursan” kapına “keleş” bırakan çok olur. PKK (PeKaKa) olursun, kapına bırakılan keleşlerle ya komşunu ya da kardeşini öldürürsün.(PKK en evvel diğer Kürt grupları ve Kürtleri öldürdü) ,Hizbullah olursan da durum aynıdır. Kapına bırakılan silahlarla dindar kardeşlerini öldürürsün. İŞİD olur adın, başlarsın bu coğrafyada kardeş katline… Yeter ki kapıya silah ve mermi bırakanın olsun! İşler o kadar karışır ki akşama kadar asker öldürmeye kurulursun, derin uyur da kalkarsın ki “asker kaynaklı iddialı” silah bırakılmış kapına…
“Tanrım şükürler olsun! Silah işi tamam! “ dersin…Hazin bir durum…
Peki, Türk- Kürt kardeşliği?
İktidarların seçimden seçime alacakları oylarla alakalı bir kavramdır…Maalesef! Kenan Evren’in emriyle uçaklardan, helikopterlerden ayet yazılı metinler dağıtılırdı.” Müslümanlar kardeştir!” “Türk-Kürt kardeştir!”… Ben dahi ayet bilgimi bu bildirilerden kopuk göremem. Aksi nankörlük olur!
Kürt kardeşliği? Böyle bir soru var işte…
Böyle bir mesele var…
Büyük kardeş her ne yaptıysa, Kurtuluş Savaşı’nı beraber verdiği küçük kardeşinin , Yusuf misali, “kuyuya atılmasına” katkı verdi. İnsan kuyuya atılınca onu (sözde) kurtaran her kim ise, genelde Yusuf’un pazarda satılması gibi onu pazarlar ve satar! Kürtler kuyudan çıkıp/çıkartılıp “haraç –mezat” satılınca, kuyuda ölmektense pazarda satılmanın verdiği geçici rahatlama ile saçlarını tarayıp, güzel elbiseler de giyerek en azından “pazarlıkta pay sahibi” olmaya çabaladılar… Böyle oldu…
Geriye “keleş” meselesi kaldı. Bedavasından o da bulununca öldürüldü komşusu, öldürüldü kardeşi…
Bu coğrafyada “keleş” her felsefeyi her felsefeye benzeten şeydir. Her felsefe her felsefeye benzeyince bir felsefe de bilinmedi!
Kürtlerin sorunu yok, Kürt sorunu var! Terör sorunu var! Felsefe karışık yani… Kürtler felsefe eğitimi alsalardı böyle olmazlardı. Kürt olmadan Kürtlere karışıp giderlerdi! Felsefe kestirme çıkarımlar da verebilir: Zaten Kürt diye bir kavim/ulus da yoktur! Sonradan ve en son ulus kimliği kazanmanın akıbeti sorunsal alanlarla iç-içelik getiriyormuş.
Bu sorun biter mi?
Seçim meydanlarında elde Kur’an-ı Kerim taşımak sorunu çözer mi?
Uçaktan veya helikopterden Kur’an’ı Kerim’ i tepelerine tepelerine bıraksanız bile ,yıllardır kafalarına taş yağanlara fayda etmez…
Bu sorununu bitirmek gerekiyorsa aslında bir çözüm yolu var: teröristler 5-10 çocuk yapmasın diye onları kısırlaştırmak! İş güç olmayınca “oturup” çocuk yapıyorlar onlar da gidip terörist oluyor! Oturarak çocuk yapmak bela bir şey!
Lafı uzattık farkındayım. Yani anlaşılmıştır ki Kürt-Türk kardeştir! Bunu bozan “keleş”tir!
Keleş yani şiddet, bütün dünya görüşlerinin önündeki en büyük tuzak olup mayınlı alanlar üretmeye uygunluk sağlamakta ve bir arada yaşamak, kardeşlik gibi yüce emellere sekteler vurmaktadır.
Herkes mümkünse uyanık olsun! Olur da uyur ve uyanır da kapısısın eşiğinde, parkta-bahçede, bankta-yerde… “bırakılmış” “keleş” /felsefik anlatımıyla “şiddet” görürse ayağıyla çöpe atıversin! Eliyle atmasın çünkü eline ya “kan” bulaşır veya “kir” … Hadi hayırlısı!