“Malatya Sahipsizmiş!” Kim Demiş?

Gelin önce kavram olarak Malatyalı hemşerilerimizden tutunda bürokratlarımıza, bir ölçüde siyasetçilerimize, milletvekillerimize, kadar ki onlar da milletvekili olmadan önce Malatya'nın bir hemşerisi olarak, Malatya'mızı sahiplenmek adına, herkes gibi bir zaman ve mekânda ''Malatya Sahipsiz! ya da ‘Sahipsiz' Malatya!'' kavramını dillerimize ''pelesenk'' ettiğimize çokça şahit olmuşuzdur.

Gelin önce ''Malatya Sahipsiz!'' kavramının içine, ne anlama gediğine bir göz atalım. ''Kavram'', bizlerin yani öznenin dışındaki nesnelerin zihnimizdeki soyut tasarımı. Bu ''Malatya Sahipsiz!'' kavramını zihnimizin dışına taşıdığımızda bunu kelime olarak ifade ederiz. Bununla, Malatya'mızda yaşadığımız, tekil ya da Malatya'mızın yaşadığı olumsuz yaşamı, sorunları, sorunlarımızı bu sorunları çözecek olanların çözememesinde geciktiğinde ve çözememesinden yakınma anlamında kullanır ve sürekli ''Malatya Sahipsiz!'' kavramını kullanmayı adet haline babadan oğula naklederek gelenek haline getirmişizdir. 

     Bizler kavramlar üzerinden konuşur, ya anlaşırız ya da anlaşamayız. Anlaşmamamızın başlıca nedeni konuştuğumuz kavramların ya anlamını bilmiyor, ya da tartıştığımız kavramlara faklı anlamlar yüklediğimizden bir türlü anlaşamıyoruz. Dilimize pelesenk ettiğimiz, benim de kullanıldığında en çok rahatsız olduğum, hazmetmediğim, elimden geldiğince bu kelimeyi kullanmamalarını, ''Malatya'mızın Sahipsiz!'' olmadığını, aslında Malatya'mızın sahipsiz olmasında her birimizin hem suçu, hem de sebebi olduğumuzu elimden geldiğince açmaya çalışıyorum. Bu köşe yazımı okuduktan sonra hem yorumlarınızla, hem de ''Malatya Sahipsiz!'' kelimesini kullananları şiddetle eleştirerek niye bizler ''KÖLEMİYİZ'' kendimize sahip arıyoruz diye tartışalım istiyorum. Kısaca öncelikle bu tartışmayı burada ben açmaya, sizler de olabildiğince beni eleştiri yağmuruna tutarak yanlış düşündüğümü de söyleyerek kanaatlerinizi aktarmanızı rica edeceğim.

     Sahip kavramı ''Köle Toplumuna'' ait bir kavram. Köleci toplumda insanlar hem ''MÜLÜKSÜZ'', aynı zamanda  ''ÖRGÜTSÜZ.'' Kısaca köleci toplumda mülkün sahipleri var. Onlar örgütlenerek hem o gün de üretimde başat rol alan ''Üretim Aracı'' olarak hem insanları köle olarak alınıp satılan bir meta haline getirmişler, hem de insanları karın tokluğuna çalıştırarak ürettiklerine el koydukları gibi yönetimi, yani bulundukları sınırlar içerisinde yönettiklerini kendi çıkarlarına aykırı hareket ettiklerinde, ölüm dahil her türlü cezayı uygulayacakları yasaları gelenek haline getirmişlerdir.

     Şimdi ki durumuza bir göz atalım;

     Birey olarak tek başına varlığımız bir şey ifade etmez. Örneğin Malatya'da kimsecikler yok ve tek başımayız. O zaman varlığımızın bir anlamı olmaz. Varlığımızın anlamlı olması için bizim dışınızda insanlar olacak ve biz o insanlarla ilişkiye girdiğimizde bu ilişki sonucu varlığımız anlamını bulacak. Bu nedenle insanlar birbirleriyle ilişkiye girer ve ortak oldukları sorunları çözmek için, bir araya gelip örgütlenirler. Örgütlenme sorunların çözümünde ''GÜÇ'' demektir.

     Örneğin; diyelim ki iş adamısınız, sanayicisiniz, kuyumcusunuz, terzisiniz, mimar, mühendis ya da kamuda çalışan memur, öğretmensiniz. Her bir meslek dalı kendi içerisinde örgütlenir ve kendi sorunlarını çözmeleri için bir araya gelip örgütlendiği alanlarının adını da birlikte koyarak sorunlarına birlikte örgütlü olarak çözüm yollarını ararlar. Sanayicisiniz, iş adamısınız Malatya'da bir araya gelip ''Malatya Sanayiciler ve İş Adamları Derneğini kurdunuz.'' Yüzlerce üyeniz ve onların içinde binlerce çalışanı barındırıyorsunuz. Aynı şekilde binlerce esnaf içinde yüzlerce esnaf odası ve yine binlerce çalışanınız olarak, “Malatya Esnaf ve Sanatkarlar Derneğini'' kurdunuz. Malatya'da yüzlerce mühendis ve yüzlerce mimarsınız, bir araya gelerek ''Mimar ve Mühendisler Odasını'' kurdunuz. Bir örnek daha verelim. Malatya'da bin civarında avukat var ve örgüt olarak ''BAROYU'' kurup örgütlenmişsiniz. Şimdi tam da gelelim sorunlarımızın çözüm noktasına. Kısaca ve özet olarak.

     Meslekler içerisinde örgütlenmiş her birey hemşerimiz ve onların başkanları örgütlü güç olduklarını unutup, kendi sorunlarının çözüm noktasının sahibi olduğu ''Örgütlü Gücü'' güç olarak görmeyip, ya da farkında olmayıp dışarıda ''Sahip!'' arıyor.'' Oysa sahip kendisi. Kendi örgütü.

Hele bir de Malatya'mızda onlarca Meslek Örgütleri, Sendikalı, STK'LAR yani sivil toplum kuruluşları örgütlenmiş olarak elimizin altında gözümüzün önünde duruyor. Malatya'mızın bu yüzbinlerce örgütlenmiş ''MADDİ GÜCÜ'' olan Malatya'nın ''SAHİBİ; HEMŞERİSİ'' olan yönetme gücünü ve karar alma mekanizması olan siyasilere baskı aracı olarak, ''SİYASİ ERKTEN'' isteyecek ''ORTAK AKLI'' kullanmamalarına bir türlü aklım ermiyor. Yılların başkanlığını yapmış olan ''BU ÖRGÜTLERİN BAŞKANLARININ'' bir buçuk yıldır ''DEPREMLE İLGİLİ SORUNLARIMIZIN PÜRMELÂL'İ'' ortada duruyor.

     Son olarak çarşıda yapımı gerçekleşen ''ÇARŞININ PÜRMELÂL'' hali gözümüzün önünde yükselirken;

     Meslek, sendika ve sivil toplum kuruluşlarının ''Başkanları ve Yönetim Kurulu Üyeleri'' nerelerdesiniz? ''ORTAK AKLIMIZI'' kullanacak örgütlerinizle niye bir araya gelmiyor? Niye Birlikte hareket etmiyorsunuz? Nedenini Malatyalı hemşerilerimize anlatma diye bir borcunuz olduğunu sizlere hatırlatmak istiyor ve bu köşe yazımı da kayıtlara bir belge olarak geleceğe bıraktığımı sizlere hatırlatmak istiyorum. Halen sahipsiz bıraktığınız Malatya'mıza ''SAHİP! Mİ'' arıyorsunuz?

     Ya siz bu duruma ne diyorsunuz sevgili hemşerilerim, dostlarım.

     '' PÜRMELÂL'' kelimesinin Türkçe karşılığı, ÜZÜNTÜ ve SIKINTI dolu, ÜZÜNTÜLÜ anlamına gediğini not olarak buraya düşeyim dedim.