Mutluluğu Ararken..

Mutluluğu neredeyse aramaktan vazgeçtiğimiz şu günlerde, Birleşmiş Milletler'in 20 Mart'ı Uluslararası Mutluluk Günü ilan ettiğini hatırlıyoruz. Ve birden, mutluluğun derinlerine doğru bir yolculuğa çıkıyoruz.

1950'lerde modernizme bir tepki olarak doğan ve 1980'lerde yaygınlaşan postmodernizm, hayatımıza yeni bir bakış açısı getirdi. Doğruluğun kişiden kişiye değiştiği, herkesin kendi gerçeğini yarattığı bir dünya... İlk bakışta kulağa hoş geliyor, değil mi? Özgürlük, bireysellik, sınırsız imkanlar... Ama bu özgürlük, beraberinde bazı kayıpları da getirdi. Mutluluk, acı, ahlak gibi kavramlar, göreceli hale geldi ve sanki birer birer elimizden kayıp gitti.

Neyse, karamsarlığa kapılmak yok! Bugün, Uluslararası Mutluluk Günü ve biz, mutluluğu yakalamanın yollarını arayacağız. Bilimsel araştırmalar ve pratik önerilerle, belki de o çok özlediğimiz mutluluğa bir adım daha yaklaşacağız.

Hayatın doğal bir parçası olan stres, hepimizin karşılaştığı bir gerçek. Ama stresi bir düşman olarak görmek yerine, onu bir meydan okuma olarak kabul edebiliriz. Shawn Archor'un "Mutluluk Ajantajı" adlı kitabında, stresli anların, olumsuz duygulara odaklanmak yerine, gelişim fırsatları olarak değerlendirilmesinin, zihinsel ve fiziksel sağlığa büyük katkılar sağladığı vurgulanıyor. Stresi doğru bir şekilde yönetmek, ağrılarımızı bile yüzde 23 oranında azaltabilir. Yani, stresli anları gelişim fırsatları olarak görmek, hayatımızda fark yaratabilir.

Mutluluğun sırlarından biri, aslında şükretmekte yatıyor. California Üniversitesi'nden Profesör Sonja Lyubomirsky'nin araştırmaları gösteriyor ki, şükretmek, ruh halimizi iyileştiren ve mutluluğumuzu artıran güçlü bir araç. Her gün, hayatımızdaki güzellikleri takdir etmek, minnettar olduğumuz şeyleri hatırlamak, ruhumuzu besler ve bizi daha mutlu kılar.

Başkalarına karşı ne kadar şefkatli olursak olalım, kendimize karşı çoğu zaman acımasız olabiliyoruz. Duke Üniversitesi'nden Prof. Mike Leary'nin dediği gibi, kendimize karşı nazik olmak, içsel huzurumuzu artırmanın en önemli yollarından biri. Kendimizi hatalarımızdan dolayı cezalandırmak yerine, kendimize şefkat göstermek, hem ruhsal hem de bedensel sağlığımızı iyileştirebiliriz.

Hayatın en değerli hazinelerinden biri, gerçek dostluklardır. Dostluklar, emek ve zaman gerektirir. İyi dostlar, her durumda yanınızda olanlardır; neşeli günlerde, zor zamanlarda… Uzmanlar, kaliteli dostlukların yaşam doyumunu artıran en önemli unsurlardan biri olduğunu söylüyor. İyi bir arkadaşınızın yanınızda olması, kendinizi değerli hissetmenizi sağlar. Gerçek dostluklar inşa etmek yaşamımıza anlam katar ve bu çabalar karşılığını fazlasıyla verir.

Egzersiz yapmanın sadece fiziksel sağlığımıza değil, ruh halimize de iyi geldiğini biliyor muydunuz? Egzersiz, beyinde endorfin salınımını artırarak, doğal bir mutluluk kaynağı yaratır. Kısa bir yürüyüş bile, gününüzü daha verimli ve mutlu geçirmenize yardımcı olabilir.

Hayat bazen negatif düşüncelerle dolu olabilir. Ama unutmayın, bir negatif düşünceyi dengelemek için dört pozitif düşünceye ihtiyacımız var. Oxford Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre, bir negatif düşünceyi dengelemek için dört pozitif düşünce gerekiyor. Negatif düşünceler öne çıkmaya başladığında, bu “korku beyni”nin etkinleştiğini gösterir. Zihnimizi pozitif düşüncelere odaklayarak, ruh halimizi iyileştirebiliriz.

Dijital dünyanın içinde kaybolmuşken, "hayır" demek de mutluluğa giden yolda önemli bir adım. Cep telefonları, bilgisayarlar ve sosyal medya arasında sürekli bir bilgi bombardımanına maruz kalıyoruz. Ancak, başkalarına ve medya araçlarına "hayır" diyebilmek, enerjimizi doğru alanlara yönlendirmemize yardımcı olur.

Postmodern dünyanın sisli labirentlerinde kaybolmuş gibi hissetsek de, mutluluğun anahtarları aslında çok yakınımızda. Şükretmek, şefkat göstermek, dostluklara yatırım yapmak, pozitif düşünmek ve "hayır" diyebilmek... Claude Bernard'ın dediği gibi "Ne aradığını bilmeyen, bulduğunu anlayamaz."