Sürekli geçmişi hatırlamak ya da sürekli geçmişi özlemek onu aklımızda sürekli yeniden canlandırmamıza nede olur. Kafamızın içinde aynı şarkıyı sürekli çalan bir uygulama açık gibidir. Geçmişte yapılan hataları düşünmek çoğu zaman beraberinde pişmanlıkları, keşkeleri getirir. Kâh şunu söyleseydim, kâh şöyle yapsaydım diye kendimizi paralarız. Geçmişe takılıp kalırsanız şimdi içinde bulunduğunuz anı kaçıracaksınız ve kaçırdığınız anlar da bir gün geçmişte kaldığında onlar için de aynı şeyler yaşanacak. Böyle bir döngü içerisine girmiş olacaksınız…
Ve hayat da zamanın oyuncağıdır. Ama tüm dünyaya hükmeden zamanın da, er ya da geç bir sonu olmak zorundadır. Bu konuyla ilgili; Charlie Chaplin seyircilere bir şaka yapar ve herkes gülmeye başlar. Charlie aynı şakayı tekrar yapar ve bu sefer birkaç kişi güler. Aynı şakayı bir kez daha yapar ve bu sefer kimse gülmez. Sonra bu harika sözleri söyler: “Aynı şakaya defalarca gülemiyorsunuz. O zaman neden aynı şey için tekrar tekrar ağlıyorsunuz?” . Yani hayatın her anının tadını çıkarın. Bu dünyada hiçbir şey kalıcı değildir, endişelendiğiniz şeyler bile… Yaşayın hayatınızı.
Şöyle ki; Bu dünyada hiçbir şey kalıcı değildir. Görünüşte ne ölçüde sağlam olursa olsun her varlık sürekli bir değişim içindedir. Dünyanın kendisi de kırılganlığın belirtilerini verir. Öyleyse bu benzerliğe karşın, nasıl olur da en belli belirsiz nedenlerden gelen, en büyük düzensizliklere açık olan, hepsinden daha kırılgan, güçsüz görünen tek bir biçimin ölümsüzlük, çözülüp dağılmaz olduğu sanılabilir? Yaşadığımız her olayın sonucu, her seferinde aynı olacak diye bir şey yok, olamaz da zaten. Pişmanlıklarımızı besledikçe, onların sırtımıza bindirdiği yükten kurtulamıyoruz. Yani kendimizi, geçmişte yaşanmış olaylarla tanımlamaya başladıkça değişime direniyor, kendi ellerimizle özgürlüğümüzü kısıtlıyoruz.
Kısacası; Bu günü ve geleceği de var eden geçmiş olduğundan, değiştirilemeyen bir geçmiş değiştirilemeyecek bir geleceği gösterir belki de, ondandır takılıp kalmalar. Öyle zaman geçer ki, insan kendi hayatına izleyici olur.
Fakat Şu da bir gerçektir ki; Mutluluk bir kez geldikten hemen sonra biraz azalır. Biraz zaman geçince, bitmeye yüz tutar. En sonunda tükenir ve biz her zaman ki ruh halimize döneriz. Tıpkı suya atılan bir çakıl taşının yüzeyde oluşturduğu dalgalar ve sonra o dalgaların giderek kaybolması gibi…