Psikoloji diyor ki; sana acı veren şeyleri takip etmeyi bıraktığında, seni mutlu edecek olanların hayatına girmesine izin vermiş olursun…
Eğer elinden gelenin, fazlasını yaptığında hala hak ettiğini görmüyorsan o zaman “elveda” demenin vakti gelmiştir. Hayatınızda ki fazlalıklardan kurtulun. Sizi görmezden gelenleri, sizi mutsuz edenleri. Çabalarınızı hiçe sayanları. Size acı yaşatanları ve yaşattığınız acılara seyirci kalanları hayatınızdan silin gitsin. Ne demiş yazar: “unutmayınız ki temizlik iyidir. İnsanı kuş gibi hafifletir…”
Yani, dünya kendi ekseninde yine döner, aylar gelir geçer yıllar bitiverir. Yerine başkaları gelir. Fakat endişelenmeye gerek yok! Unutmayalım ki, bazen kimileri “olmasa da olur!” neden mi? İnsanlar diyorum; sever gibi, önemser gibi, ilgilenir gibi, arkanızda gibi, yanınızda gibi, umursar gibi, var gibi, hep gibi ama aslında hiç gibi!
Ve bazen sevilirsin, bazen dışlanır, kimi düşmanın. Biri samimiyetle gelir, diğeri kıskançlıklarla. Varsın olsun, herkes istediği gibi yorumlasın bizi; eğer ki kalabiliyorsak (biz biz gibi) ve daima iyiye, güzele talip olarak. Yüzünde sessiz bir ‘tebessüm’ ile hayata devam edelim...
Şöyle ki; Zaman çok şey öğretiyor insana, gün geliyor, yanlış insana kıymet verdiğini öğreniyorsun. Gün geliyor, bazı şeylere boşu boşuna üzüldüğünü…
Zamanla herkese değer verilmeyeceğini ve bazı şeylere üzülmemen gerektiğini öğreniyorsun sonra, bir bakıyorsun, seni acıtan onca yara kapanmış. Çünkü alışmayı ve kabullenmeyi öğrendiğinde kendine değer vermeye başlıyorsun…
Oysa ki; Sana değer vermeyenlere üzülmenin bir süresi vardır. O süre bittiğinde kendine saygı duyman gerektiğini öğrenirsin, mantığın konuşur. Kendine saygı duydukça, hak etmediğine inandığın, değersiz hissettiğin yerden kalkıp gitmeyi öğrenirsin.
Kısacası; Herkes farklı şekilde tükeniyor bu hayatta. Kimi doğru insanı beklerken, kimi yanlış insana katlanırken ve herkes bir şeyin bedelini ödüyor. Bazen seçtiklerinin, bazen seçmediklerinin…
Bir Âlim; hayatımızı, yeniden başlamaktan korkmayalım demiş. Bu sefer sıfırdan değil, “tecrübelerden” başlıyoruz… Vesselam!