PKK Terör Örgütü-2

O bölgenin bir ferdi olarak hep savunduğum gerçek şu ki PKK ve FETÖ işbirliği bu dönemin her anında vardı. Çünkü bizler o acı günleri birebir yaşayarak şahitlik ettik. Sabahın ışıkları ile PKK kayboluyor, herkes yeniden sessizliğe bürünüyordu ki kapıda Jandarma ve büyük bir gürültü. Olan bitenden aslında herkes bir çok şey anlarken ama hiç kimse bir şey anlamamıştı. Bir gerilim, bir bağrış, bazen de zulüm vardı, bir şeylerin olması bekleniyordu ama o beklenen şey bu değildi aslında. Beklenen umuttu,ümitti,güvendi,huzurdu… Ama maalesef o dönemde her şey karanlıktaydı. Hep bilmeceler , bilinmeyen denklemler, sonu olmayan tüneller vardı, uzunca labirentler ve sanki bir tünelden diğerine hızla sokuluyor, ışığa bir türlü kavuşamıyorduk. Bunu devlet kanalıyla birilerinin yapacağını kimse aklının ucuna dahi getirmiyordu.

Yıllar sonra gördük ki bizi karanlığa terk eden zihniyetin FETÖ ve PKK terör örgütlerinin işbirlikçi maşaların ta kendisiymiş. PKK 1990’lı yılların başında örgüt faaliyetlerini artırarak bir yandan kitle desteğini canlı tutmaya çalışırken diğer yandan da siyasallaşma çabalarını yoğunlaştırdı. Terör örgütünün 1990'a kadarki süreçte yerleşim yerlerine ve güvenlik noktalarına gerçekleştirdiği baskınlarda güvenlik güçlerinin yanı sıra kundaktaki bebekler, çocuk ve kadınların da aralarında bulunduğu çok sayıda sivil hedef alındı.Siirt'in Baykan ilçesine bağlı Derince köyünde 21 Ekim 1993'te PKK'lı teröristlerin okul bahçesinde kurşuna dizdiği 13'ü çocuk 22 kişi arasında yer alan, 3 yaşında kefene sarılı bedeni kurşunlanmış küçük Serkan'ın fotoğrafını çeken gazeteciler, terörün acımasız yüzünü dünya kamuoyuna da göstermiş oldu. Terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan da bu katliamdan sonra "bebek katili" olarak hafızalara kazındı. Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Atilla Ateş’in Suriye’ye bir günlük savaş ilanı sonrasında PKK terör örgütü Bekaa vadisinden Kandil dağlarına taşındı. 17 Ekim 1998’de Öcalan Suriye’den ayrıldı. Üç gün sonra iki ülke yetkilileri Adana’da bir araya geldiler. Burada imzalanan Adana Mutabakatına göre; PKK kampları kapatılıyor, yenilerinin faaliyete geçmesine izin verilmiyor ve pek çok PKK’lı tutuklanıp adalete sevk ediliyordu. Öcalan’ın önce Rusya, ardından İtalya ve son olarak Kenya’ya uzanan yolculuğu Türkiye’den gönderilen bir özel uçakta son buluyordu.1984 yılında başlayan çatışmaların sonucunda 40.000 ‘den fazla can kaybının yaşandığı ekonomik ve toplumsal zarlarının önüne geçebilmek için çözüm süreci çalışmalarına başlandı. Sayın Recep Tayip Erdoğan’ın 2005’teki Diyarbakır’daki konuşmasıyla işaret verdiği ve 2009 yılına gelindiğinde ise Milli Birlik ve Kardeşlik Projesiyle demokratik açılım olarak ortaya çıkmıştı.

Süreç 16 Temmuz 2014 yılında Resmi Gazete’de Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlenmesine Dair Kanun adıyla yayınlanarak kanunlaşmıştır. AK Parti Hükümeti’nin büyük bir risk alarak başlattığı Çözüm Süreci’ni baltalayan güç hiç kuşkusuz terör örgütünün siyasi kanadı HDP ve ülkeyi bölmeye çalışan işbirlikçi terör örgütü FETÖ’dür. Kuruluşundan bugüne kadar başta sivilleri hedef alan terör örgütü PKK, temel insan haklarına karşıda çok büyük bir tehdit teşkil etmektedir. Nitekim PKK, 40 yıla yakın bir sürede gerçekleştirdiği kanlı terör eylemlerinde; bebek, çocuk , erkek ve kadınlar da dâhil olmak üzere binlerce sivili katletmiş, on binlercesini yaralamıştır. Bugün aynı katil sürüleri KCK/YPG/PYD/PJAG gibi isimlerle katliamlara devam etmektedir.

Son terörist temizlenene kadar geçit yok, durmak yok…