Sevmeyi biz yanlış mı anlıyoruz acaba? Sevmek bir gönüle ortak olmak değil mi, iki ayrı beden tek bir yürek. Sahiplenmek, benimsemek değil mi gönül ortağını, onu azıcık kıskanıp çokça merak etmek değil mi sevmek?
Sevmeyi biz oyuncak mı sanıyoruz acaba, sevmek oyunları, kuralları her şeyi hiçe sayıp, kalbi esas almak değil mi, özlemek değil mi gönül ortağını.
Ona bir şey olacak diye her gece uykularda onu izlemek değil mi? Bazen şımarmaktır sevmek bazen de ciddiyettir. Siz hiç şımarmayan çift gördünüz mü ya da sürekli asık suratlı, katı kuralcı çift. Bence hiç boşuna aramayın bulamazsınız böyle bir çift, çünkü en katı kuralcı çiftler bile bazen şımarır kendi kabukları içinde ya da en şımarık çift bile bazen çok ciddi olurlar siz hiç merak etmeyin.
Kavgalar, ayrılıklar olur ama asla sonsuz değildir bu kavga ve ayrılıklar. Çünkü gerçekten seven sevdiğinden ayrı durmaz, duramaz. Dayanamaz çünkü ayrı durmaya o kadar sever ki gerçek seven, onun sevgisi her şeyi aşar. Diğer insanların göremeyeceği mertebeye ulaşmıştır asıl seven. Görünen sadece bedendir, aslı ruhta saklıdır. O da alemlerin aleminde sevdasının sefasını sürdürmektedir.
Yani işin özü sevmek böyle bir şeydir. Gerçek sevgi bedenlere hapsolup kalmaz yerinde şimdiki sevgiler gibi. Gerçi şimdiki sevgilere de sevgi demek pek dilime yaraşmıyor ya bazı istisnai durumlar haricinde hepsi bedenlere hapsolmuş birer zevk û sefa işidir o da bir yere kadar. Görüyoruz zaten çevremizden sürekli ayrılanlar, barışanlar, adatanlar, aldatılanlar... pardon da sevmek gibi böyle güzel nimet ne ara ayaklar altında çiğnenmeye başlandı? Ne ara bedensel ihtiyaçlar ruhsal ihtiyaçları esir aldı? Bu kadar zalimleştik mi kendi bedenimize, bu kadar zulüm etmeye ne gerek var?