Sıradaki felaketin adı değil ama adresi belli: Mutfaklarımız

 İyisiyle kötüsüyle 2024'ü de geride bırakıyoruz. Sayılı günler sonra 2025'e merhaba diyeceğiz, ama hoş geldin mi diyeceğiz, yoksa "Aman kalsaydı 2024!" mü?

 Orası meçhul. Şimdi bir derin nefes ve geriye bakalım. Pandemiyle sınandık, depremle yıkıldık, ekonomik yıkımla sürünüyoruz.

 Sıradaki felaketi merak edenler için ipucu vereyim.

 Adı belli değil ama adres belli “MUTFAKLARIMIZ”

Yönetim kademelerine buradan koca bir alkış! Bunu başarabilmek her babayiğidin harcı değil.

 Her yeni yılda, bir öncekini mumla aratmayı beceren yöneticilerle doluyuz adeta.

Deprem, ekonomik; artçısı ise yoksulluk oldu.

Mutfaklara bir bakın. Kazan kaynıyor mu? Hayır! Çünkü kaynatılacak malzeme yok. Ne et ne sebze, lüksü bırakın, temel ürünlere ulaşmak bile mucizevi bir hal aldı. Piyasada bir gün gördüğünüz fiyatı, ertesi gün bulamıyorsunuz.

Çarşı pazar adeta açık hava müzesine dönmüş durumda. Fiyatlar sergileniyor, ama dokunmak yasak. Böyle bir şey olabilir mi? Aldığınız maaş birkaç gün belki de birkaç saat sürmeden buhar olup uçuyor.

Yok olan sadece maaş değil, aslında bir yaşam biçimi, bir onur. Maaşlar erirken insanların umutları da eriyor. Alın teri, emeği, geleceği eriyen bir toplum olduk. Bugün bir maaşı, kaybedersek bir nesli tükenecek.

Buradan bu çorbada tuzu olan iktidarıyla muhalefetiyle tüm herkese seslenmek istiyorum! Daha ne kadar böyle sürebilir? Ne kadar daha halktan kopabilirsiniz? Bu ülkenin emekçileri sadaka değil, hak ettiği refahı istiyor. Şatafatlı odalarınızın paraları, milyonların hayatlarını yerle bir ediyor.