Bize göre hiçbir şey yok!.. Olan sadece “ekonomik” teşhistir, siyasetçilerin muhalifi de muvafıkı da “pahalılık” diyor, yüksek enflasyon diyor ve faiz diyor, diyorlar da “akılcı çözüm” üretmiyorlar.. Bilmiyorum acaba kendileri ne kadar güveniyor “ittifaklarına?” Yoksa evet yoksa “balık suda” pazarlamamı yapıyorlar? Seçimlere yirmi ay kadar bir zaman var, bazı parti liderleri bütün ülkeyi dolaşmaya başladılar, bazıları yerinden kalkmadan “ahkam” keserek” ya da “yol” göstererek yapıyor siyasi manevralarını… Bazen dinliyorum; muhalefet kanadından Kılıçdaroğlu gittiği yerlerde meseleleri maddeler halinde dile getiriyor ve “iktidara geldiğimizde bunları çözeceğiz” diyor. Diyor da seçmene ne kadar “güven” veriyor? Bir nevi “lafla peynir gemisini” yürütmeye çalışıyor. İktidar kanadında ise “pembe tablo” çizmeler devam ediyor ve sanki “yaptıklarımız yapacaklarımızın garantisidir” demeye getiriyor. İktidarın ilk on yılı eğer arada son on yılı olmasaydı, 2023’te seçimleri kesin kazanabilirdi. Son on yılın içindeyiz ve ekonomimiz “alarm” veriyor, doların ateşi bir türlü düşürülemiyor, enflasyon yüzde yirmilerde seyrediyor. Faizler iki puan düşürülse de yabancı paralar yükseliyor, altın zaten başını almış gidiyor. Mübarek Ramazan ayı gelmek üzere, ciddi bir şekilde kontrol edilmezse fırsatçılara “gün doğdu” diyebiliriz. Muvafık ya da muhalif siyasetçilerde “sadre şifa” olacak bir çözüm veya öneri yok, kara kış geldi, zamları da birlikte getirdi. Faiz sıfırlanmadıkça ve yasaklanmadıkça “sıfırı tüketmek” ufukta görünendir, siyasiler çizdikleri tabloyu ister “pembe” isterse “kara” çizsinler, seçimlerde sadece isimler ve meclisteki “koltuklar” değişir, başka bir şey değişmez, çünkü “sistem” böyle kurulmuş. ============================================= VASIFLI VASIFSIZ Bir gazete haberi: Yargıtay kararı: “Vasıflı işçi asgari ücretle çalıştırılamaz” Ne yani? Üniversite mezunu olanlar asgari ücretle çalışmıyor mu? Onlar vasıfsız mı? Üniversitelerimiz vasıfsızlık “diploması” mı veriyor? Ülkemizde işsizliğin yüzdesi 12, böyle olunca iş bulabilene aşk olsun diyor ve sormuyoruz: “sen vasıflı mısın, yoksa vasıfsız mısın? Hatıralarımıza dönecek olursak; okullar tatil olduğunda sanatkarların dükkanı “çırakla” dolardı, bazen çocuğun babasına “çırağa ihtiyaç yok” dense idi :”haftalığını ben vereyim ustam, yeter ki çocuğum bir sanat öğrensin” denirdi, öğrenmesi için çıraklığa verilen çocuk eğer o mesleği sevse idi, çıraklıktan kalfalığa, kalfalıktan da ustalığa geçerdi, böylece “kalifiye” eleman olunurdu. Kalifiye elemanlar için: “işin mutfağında yetişmiş” ya da “çekirdikten yetişmiş denirdi. Günümüzde ise bir yanlış uygulama var, mesela adam bir boyacı ustasının yanında bir-iki gün amele olarak çalışıyor sözüm ona mesleği öğrendiği zannıyla iş toplamaya, müşteri edinmeye çalışıyor böylece de “vasıflı” eleman oluyor. Bize göre meselenin özü bu ve yine bize göre “asgari ücret albenisini” yitirsin. Ya da vasıflı vasıfsız herkes insanca yaşayabileceği ücret alsın..