‘SÖZ GÜMÜŞSE SÜKÛT ALTINDIR’

Aslında haksız insanlar haksız olduklarını bildikleri için bağırarak kendilerini haklı çıkarmaya çalışırlar. Peki; Kavga esnasında, insanlar haklı oldukları için mi bağırırlar? Yoksa Bağırmak suçluluk psikolojisinden mi kaynaklanıyor?

Duruma göre değişir. Kimi zaman gerçekten haklı olan bir insanı, karşıdaki kişi çileden çıkarır, diğer kişi de bağırmaya başlar. İki durumda da insan bağırır. Çünkü karşısında ki anlamıyordur, bağırma gereği duyar ya da suçludur, bastırmaya çalışır, diğer insanı. Haklı insan, genelde zor durumda kalınca son çare olarak bağırmayı seçer. Oysa haklı insan kendisini haklı bir şekilde, güzel bir dil ile anlatabilir. Haklı insan daima sakin kalmalı… Hatta bazen o kadar haklıdır ki susmayı seçmelidir. Haklı insan bağırınca, karşı taraf seni direk haklı olarak değil, suçlu olarak görüyor! Böyle de bir algı var maalesef… Çünkü kişi haklıysa bile haksız konuma düşer. Ben ona, bunu bunu yaptım, denilmez de, o bana avazı çıktığı kadar bağırdı denilir… Genelde suçlu insan, haksız insanların, kendini haklı çıkartamaması ve ifade edememesi sonucu, bağırma gereği duyduklarını da düşünüyorum. Fakat en önemlisi, çok sinirli yapısı vardır kendine hâkim olamaz… Bağırma eylemini, öfkemizi kontrol edemediğimiz anlarda yaparız ve suçluluk anlamına gelmez. Aslında haksızken bağırmamızın temel sebebi; kendimize kızıyor olmamız, “Neden haksız olan benim?” diye bağıran bilinçaltımızı susturma çabamız… Ve ben, her zaman bilmediği konularda tartışmaya eğilimli olan ve haksız olduğunu anlamaya başladığından itibaren, ses tonunu yükselten kişiler karşısında, ‘söz gümüşse sükût altındır-dan, yola çıkarak, susmayı tercih edenlerdenim; Karşımdaki biraz da kendi bilinçaltıyla kavga etsin diye. Çünkü bu tür insanlarda ön yargı ve sabit fikirlilik had safhadadır genellikle ki bu da çok tehlikeli bir şeydir. O kişiler için aslında siz ne yaparsanız yapın, bu kişileri asla ikna edemezsiniz. Sürekli haklı olduğunu düşünen, hatalı olduğu halde “telafiyi sizden bekleyen” kişilerin asıl sorunu “sizinle” değil, “kendi egolarıyladır.” Onları haklarıyla baş başa bırakmak, en güzel yoldur… Bazı şeyler yoluna girsin diye kendinizi heba etmeyin. Aslında, bazen ise, her insan belirli duygu ve hisleri ile yaşamaktadır, insan bu duygu ve hisleri ile var olur. Bağırmakta, insanın yaşadığı hisleri dışarı vurmasının bir yoludur. Yani her insan hayatının belirli dönemlerinde, zorluklar ile mücadele etmek zorunda kalamamaktadır. Bu mücadele insanın bir noktada bırakmasına ya da tahammül edememesine sebep olmaktadır. İşte tam da bu noktada insan sesini yükseltmeye yani bağırmaya başlar. Aslında insan elinde yapacak bir şey olmadığında, kendisini çaresiz hissetmeye başladığında bağırır. Bu durum çaresizliğin dışa yansımasıdır. Şöyle ki; . İnsan hayatı boyunca pek çok zorluk ile karşılaşır. Stres, yorgunluk ya da çok daha fazlası insanın içerisinde olumsuzlukların birikmesine sebep olur. Bu noktada insan yaşadığı sıkıntı ve bunalımı atmak, kendisini ifade edebilmek için sesini yükseltir. Ve bağırmak hiçbir şeyin çözümü olmasa dahi, insanın bir nebze rahatlamasını sağlar… Kısacası; Bağıran insan genelde zor durumda kalınca son çare olarak bağırmayı seçer. Bazen suçluluk psikolojisinden kendi haklı çıkarmaya çalışmaktan kişi bağırır. Bazen de gerçekten haklıdır kendini ifade edemiyordur ya da karşısındaki kişi onu anlamamakta, hatasını kabul etmemekte ısrarcıdır. Duruma ve şartlara göre, değişebilen bir eylemdir bağırmak…