Barajlarımızdaki su seviyesi düşüyor. Yağmurlar eskisi gibi bol kepçe yağmıyor sanki. Çiftçimiz tarlasını sularken kara kara düşünüyor. Bizler evlerimizde bulaşığı yıkarken, duş alırken acaba yeter mi diye içten içe bir hesap yapıyoruz. İşte bu hissettiğimiz şey, su stresi. Suyun azalmasıyla birlikte yaşadığımız o tatlı telaş, o kıymetli kaynağa daha bir dikkatle yaklaşma zorunluluğu.
Bakın komşular, bu sadece büyük şehirlerin, uzak diyarların sorunu değil. Kapımızın önünde, memleketimizin meselesi. Belki şu an musluklarımızdan su akıyor ama gelecekte ne olacağını kimse bilemez. O yüzden şimdiden önlem almak, suyumuzun kıymetini bilmek hepimizin boynunun borcu.
Peki ne yapabiliriz? Büyük büyük projelerden bahsetmiyorum şimdi. Kendi evimizde, kendi hayatımızda yapabileceğimiz küçük ama etkili adımlardan söz etmek istiyorum.
Mesela, o çok sevdiğimiz çiçekleri sularken biraz daha ölçülü olsak? Belki damlama sulama yöntemini denesek? Bulaşık makinemizi, çamaşır makinemizi tam dolmadan çalıştırmasak? Dişlerimizi fırçalarken, tıraş olurken o musluğu sadece ihtiyaç anında açsak? Duşta geçirdiğimiz süreyi biraz kısaltsak? Belki çatımızdaki yağmur suyunu biriktirip bahçemizde kullansak?
Bunlar kulağa çok basit gelebilir. Ama inanın, her birimizin bu küçük adımları atmasıyla kocaman bir fark yaratabiliriz. Tıpkı o damla damla biriken göl gibi, bizim de küçük tasarruflarımız birleşip suyumuzu koruyacak büyük bir güce dönüşebilir.
Unutmayalım, su sadece bir ihtiyaç değil, aynı zamanda toprağımızın bereketi, geleceğimizin teminatı. O yüzden suyumuza sahip çıkalım, onu hoyratça harcamayalım. Birbirimizi de bu konuda nazikçe uyaralım, bilinçlendirelim.
Gelin hep birlikte Malatya'mızın suyuna gözümüz gibi bakalım. Gelecek nesillere de bu güzelliği, bu bereketi miras bırakalım. Ne de olsa biz Malatyalıyız, toprağımıza da suyumuza da sahip çıkmayı biliriz!