Tarihte: Sultan Han’ın Sırdaşı Hasan Can Çelebi

Osmanlı Devleti’nin topraklarını 2 buçuk kat büyüten, 9. Osmanlı padişahı ve 74. İslam halifesi Yavuz Sultan Selim Han’ın en yakın arkadaşı ve sırdaşı olan Hasan Can Çelebi aslen İsfahanlı olup, Tebriz’de doğduğu rivayet edilmektedir.

Hasan Can Çelebi’nin babası ise, sesi ve tilavetiyle herkesi büyüleyen ve bu şekilde adını İslam coğrafyasında duyuran Hafız Mehmed Efendi’dir. Akkoyunlu Hükümdarı Yakup Han ölünce yerine geçen Rüstem Han, Hafız Mehmed Efendi’ye olan hürmetinden ötürü onu sarayda tutmaya devam eder. Hasan Can Çelebi bu vesile ile saray adabı ve buradaki ilmi tedrisattan istifade etmiştir.

Kaynakça; Yavuz Sultan Selim Han, Safevi Devleti Hükümdarı Şah İsmail’i, Çaldıran Savaşında mağlup edip Tebriz’e girince burada Hasan Can Çelebi ve babası ile tanışmıştır. Tebriz’de bulunan diğer değerli ilim adamları ile beraber, onları da mahiyetine alır ve İstanbul’a götürür.

Sultan, babası Hafız Mehmed Efendi’ye, Saray Hafızlığı vazifesini verir ve onun Davudi sesi ve kıraati ile huzur bulur. Hasan Can Çelebi ile kısa zamanda samimiyet kurarak, sırdaş ve nedimi olarak sürekli yanında tutar. Sultan vefat edene kadar, 6 yıl onun yanından hiç ayrılmayan ve sırlarına muttali olan Hasan Can Çelebi, bu sırada Mısır Seferine de katılır. Sultan’ın vefatı esnasında yanı başında bulunan bu zat adayı şöyle anlatmıştır:

“Kısa bir an geçtikten sonra ; “Yasin Suresini oku” diye ferman buyurdular. Emr-i hümayunları gereğince, Yasin Suresini hatmettim. Benimle beraber okudular. İkinci defa okurken; SelamünKavlenminRabbirrahim” Ayetine geldiğim zaman gördüm ki, mübarek dudakları bu Ayet-i Kerime’yi okuyarak hareket eder ve o anda, önce sağ şehadet parmağını kaldırıp diğer mübarek parmaklarını sıkıp temiz ruhunu teslim etti. Eli elimdeydi. Mübarek bileğini tutmuş, nabzını dinliyordum. Nabzın durduğunu hissedince o anda lazım olan hizmetleri yerine getirmek üzere ayağa kalktım.

HekibaşıAhi Çelebi oradaydı. Benim yaptığıma bakıyordu ayağa kalktığımı görünce: “Henüz hayat bakidir. Ne için ayağa kalkarsınız?” Diye beni oturtmaya kalkınca; “Bu eşiğe alnımı koyduğum andan bu ana kadar veli nimetimin hizmetinden bir lahza yüz çevirmemişim. Bu sıralarda yapılacak iş budur. Tabiplik etmenin zamanı geçti ve asıl cevher kaybolup gitti.” Dedim. Gerekli hizmetleri yerine getirdim.”

Yavuz Sultan Selim’in vefatından sonra, Hasan Can üzüntüden kendisini bir süre sonra inzivaya çekti. Sultan’a olan bağlılık ve muhabbeti sebebi ile bir daha yüzünün gülmediği rivayet edilir…

Şöyle ki; Kanuni Sultan Süleyman’ın kendisine teklif ettiği yüksek makamdaki vazifeleri reddetmiştir. Padişah ise ona günlük 150 akçe, oğullarına ise günlük 20 akçe maaş bağlamıştır. Hasan Can Çelebi, 17 Şaban 974 (27 Şubat 1567) tarihinde oğlu Hoca Sadedin Efendi ile beraber gittiği Bursa’da vefat etti. Ve Yeşil Türbe kapısının yakınlarında yol kenarına defnedildi…