Toprak şöyle bir düşününce bir bakıma hayat kaynağımız olan su da göklerde yağmur yağınca toprağın altında denizlerde, göllerde, depolanıyor yaylalarda serin pınarlarda bir kısmı da toprağın altında serin kalıyor. İnsanların yaşamını kolaylaştırmak için yeryüzüne çıkıyor. Nice renk renk çiçekler birbirinden güzel fidanlar toprağın üzerine dikilince ne de güzel hayat buluyor. Yeter ki bizler tohum ekip emek çekelim toprak bize misliyle geri veriyor. Küçücük bir tohum toprağın bağrında yetişiyor günü gelip büyüyor dağ gibi oluyor Allah’a hamd olsun. Görkemli binalar günü gediği zaman eskiyip yerine yenisi yapılıyor. Fakat toprak böyle değil daima yeni daima güçlü, verimli. Bir cevizi düşün küçücük bir fidan toprağa diktiğimiz zaman birkaç yıl içerisinde dağlar gibi serpilip büyüyor, bizim ülkemizin toprağı bereketli şükürler olsun biz de daima toprağımızın kadir kıymetini iyi bilelim. Uzanan vadilerde toprağın altında yeryüzüne ahenkle çıkan asırlarca suyu kurumayan pınarlarımız. İlk baharda kar eriyince coşan derelere dolan dağların suyu. Şu âlemde gördüğümüz bildiğimiz güller dikenler buğday arpa daha imini sayamadığım yüzlerce bitkiler meyveler hepsi toprağın bize ikram etiği güzellikler. Bizler yeter ki tohum ekip fidan dikip işlemesini bilelim. Bizim Malatya’mıza daha da cömert davranmış toprak dünyaca tadı beğenilen her derde şifa olan Kayısıyı da Allah’ın yardımıyla bize ikram etmiş. Doğanşehir ilçemizde elmayı. Hekimhan ilçemizde cevizi. Akçadağ ilçemizde armudu Pütürge ilçemizde hububatı. Darende ilçemizde hurmayı Doğanyol ilçemizde Narı. Battalgazi ilçemizde toprakta yapılan tuğlayı. Arapgir ilçemizde üzümü. Kuluncak ilçemizde toprakta çıkan Krom, çinko, demir, bakır madeni ilçenin ekonomisine katkı sağlar. Yeşilyurt ilçemizde Kirazı. Arguvan ilçemizde hububatı. Yazıhan ilçemizde mercimeği. Kale ilçemizde Kayısıyı bu güzel topraklar bize cömert davranmış şükürler olsun. Efendim bizim Malatya’mızın insanları da son yıllarda fidan dikme işlerine büyük önem verip gayret gösteriyor. Bu güzel fidanları dikenlerin elleri kolları ağrımasın Allah ömürlerine bereket versin. Ben naçizane şöyle düşünüyorum ekilen ekinlerde dikilen fidanlarda hem insanlar nasipleniyor hem de cümle canlılar faydalanıyor. Şükürler olsun son yıllarda ekin ekip fidan dikip toprakta ürün alma konusunda ilerlemeye başladık. Bizim çocukluğumuzda yani yetmişli yılarda fidancılık gelişmemişti fidan dikenlerin sayısı gayet azdı. Köylerde fidan diken az olduğu gibi şehir merkezinde de çok az sayıda fidan vardı. O bakımdan insanlar yakacak odun konusunda sıkıntı çekerdi bulamazdı. Malum o yıllarda kömür fazla yaygın değildi ısınmak için evlerde insanlar odun yakardı. Ta ki kömür yaygın bir duruma gelene kadar. Daha sonra kalorifer yakmaya başladık evlerde, kaloriferli evler olsa da kaloriferi olmayan evler çoğunluktaydı. Odun her zaman olduğu gibi büyük ihtiyaçtı. Yetmiş beşli yıllardan sonra şehir merkezinde olduğu gibi köylerde de kardeşlerimiz fidan dikmeye başladı. Bizim çocukluğumuzda tarlalara ekin biçmeye gittiğimiz zaman tarlalarda öğlen vakti dinlenmek için bazı tarlalarda ağaç yoktu ki gölgesinde insanlar öğlen vakti oturup istirahat etsin. Öğlen vakti oturup biraz dinlenmek için o yıllarda gölgeliği kuru ağaç dikip üzerine bez çekerdi. Bazı tarlalarda da çadır kurarlardı tarlalar köyün dışında olduğu için sabah gider akşam eve dönerlerdi. Malum o zamanlar günümüzdeki gibi arabada yok ki hemen eve gelip gitme imkânı ola. O yıllarda insanlar daha çok buğday. Arpa, mercimek gibi temel gıdaları ekip biçerdi. Naçizane ben yetmişli yıllara maziye bir göz atınca bunlar hayalime gelmeye başladı. Yani yine çalışma alanımız toprak. Sonuçta toprak emek çekince fidan dikince sebze, ekin ekince bize oldukça cömert davranıyor. Ayrıca toprak işlenince yüzümüze de gülüyor. Derler ya bakarsan bağ olur bakmazsan dağ olur. İyi bakılırsa da bizim dünyanın cenneti Malatya’mız daha da güzel olur. Ekinlerimiz meyvelerimiz bereketli olsun Allah’a emanet olun. Beş dörtlüğümü sizlerle paylaşayım.
Senden geldim bir gün sana,
Döneceğim kara toprak,
Saracaksın kana kana,
Gayrı yanmam nara toprak.
Bedenime himmet eyle,
Emanet olduğum söyle,
Allah’ın takdiri böyle,
Akıl ermez sıra toprak.
Bir nida gelince Hakta,
Kurtulur gönlüm merakta,
Dost ahbabım son durakta,
Koyarlar mezara toprak.
Susar bülbül gibi dilim,
Solar bir gün gonca gülüm,
Nasıl olsa sonu ölüm,
Gelir garip sere toprak,
Kaya der özümde sensin,
Bakarım gözümde sensin,
Kadir kıymetim bilensin,
Her can düşer yere toprak.
Saygılarımla Osman KAYA