Yarınları Tasarlarken

Yarın diye garantisi olmayan bir zaman dilimi var.

Kimimiz plan üstüne plan yapar, kimimiz “kim öle, kim kala” der, uğraşır gibi yapar, kimi “yarın bugünün görüntüsüdür” der ve bugünün işini hakkıyla yapmaya, tamamlamaya çalışır, kimi de her şeyi kendi haline bırakır.

Plan üstüne plan yapanların bir kısmı, her yolu mubah görür; tuttuğu yollardan da sorumlu olduğunu önemsemez, iblisin devrede olabileceğini düşünmez. Kimi adalet der, hakkaniyet der, hesap der ve planlarını hakka uygun uygulamaya çalışır.

Kim öle kim kala diyenlerin bir kısmı da aslında plan yapar ancak çok da bilinsin istemez. Size öyle görüntü verir çünkü sizin aslında düşündüğü yolda kendisine rakip olmanızı istemez. Bir kısmı durmadan mal yığar fakat sizi kendisinin sanki dünyalık ile çok ilgili olmadığına inandırmaya çalışır. Veya bir kısmı gerçekten çok da oralı değil, işi oluruna bırakmıştır.

Her şeyi kendi haline bırakıp, hele bakalım ne olacak diyenler sanırım çoğunluğu oluşturuyor, her şeyde bir hikmet aramak gibi kabulleri olabiliyor. Veya bir şeylere kendilerini inandırarak yol almanın daha risksiz olduğuna inandırmışlardır kendilerini, birileri onların yerine düşünür vs.

Bir de “yarın bugünün görüntüsüdür” diyenler var. Zannımca söyledikleri “bugünün işini sağlam yapacaksın, kuralların olacak, boş vermeyeceksin, yarın diye garantisi olmayan zaman dilimine çıkılırsa hazırlıksız olmayacaksın” anlamını içeriyor. Elbette yarın bugünün görüntüsüdür. Bugünün işini nasıl yaptığımız önemli. Bugünün işini kiminle birlikte yaptığımız, kendimize seçtiğimiz yol arkadaşları önemli. Ve garantisi olmasa da, eğer kıyamet vaki olmaz ise yarın diye bir zaman dilimi var ve bugün neyi nasıl, niçin, hangi amaçla yaptığımız yarın için bize bir fotoğraf verecek. Bugünün fotoğrafının çıktısı yarın elimize geçecek.

Her yatırımın yüzü yarına dönüktür. Şehrin ve ülkenin yönetimine talip olanların da yüzü yarına dönüktür. Haliyle “yarın bugünün görüntüsüdür” ifadesi burada önelidir. Ticari yatırımda, yatırım sermayesinin nasıl karşılandığı, imalatın Pazar alanına hâkimiyet, müşteri ilişkileri ve finans yönetimi gibi konular bugünü inşa eder, yarın için fotoğraf verir. Şirket, şehir ve ülke idaresine talip olanların da halkla ilişkileri, bütçe/finans yönetimi, bugünü yarına taşıyacak projeler gibi donanım gerektiren durumlar bulunur. Bunları kimlerle, hangi nitelikli veya liyakat sahibi kişilerle yapmak gerektiğini yöneticiler önceden gündemlerine almalıdır. Gelen yöneticinin, falan yakınım şuraya, filan arkadaşım buraya, oğlum-kızım falan yere, şu mekanlar rant mekanları ve onları şu kişilerle konuşur, bir şekilde hallederiz gibi en azından “hoş olmayan” bir kabulle tavır belirlemesi yarın için kendisine iyi bir isim bırakmaz. Yarının fotoğrafı kişinin asıl ismini de belirler yani doğduktan sonra aldığımız isimler ile değil bugünden yarına bıraktığımız isimlerle anılırız. Mesela zavallı derler, harami derler, rüşvetçi derler, hırsız derler veya adam gibi adam derler. Bu isimler bugünden yarına bıraktığımız fotoğraflarla ilgilidir.

Yarınlarımızı tasarlarken nasıl bir isim bırakacağımızı da düşünmeliyiz.

Kötülerin olduğunu, iyilere mani olmaya çalışacaklarını, ne gibi kötülük yollarının kullanılabileceğini de nesillerimizin, tuzaklara kapılmaması için, bilmeleri gerekir. Siz iyi bir fotoğraf bırakmak istersiniz lakin birileri de bu fotoğrafı kirletmenin yollarını arar. Siz memlekete faydalı bir proje düşünürsünüz fakat birileri de o projeyi akamete uğratmak ister. Birileri sizi kirlenmeye, ihanete, hırsızlığa zorlamanın yollarını arar, eğer onların kullanabileceği yolları bilmezseniz kendinizi onların hazırladığı bataklıkta çırpınırken bulabilirsiniz. Veya daha açık bir ifadeyle, kötülük baronları sureti haktan çevrenizi kuşatarak sizi sevk ve idare eder ama bunu fark edemezsiniz.

Yarınları tasarlarken nasıl bir dil kullanacağımızı da düşünmeliyiz. Ötekileştirici, aşağılayıcı bir dil bizi kötülük baronlarının etkisine açık hale getirir. Bireysel çıkarcılık ve hırs bizi kötülük baronlarının etki alanına girdirir, kötülük baronları bireysel hırslar ve bireysel çıkar alanlarını iyi okur, kimi kendilerine “kullanımlık” hale getireceklerini okuyuverirler.

Yarınları tasarlarken kimlerle görüntüye girdiğiniz de önemlidir. Belki çevrenizde herkes iyi değildir ve hatta nifak sahipleri de vardır, mümkündür, onları belki çevrenizden uzaklaştıramazsınız ama onlarla görüntü vermek gibi bir mecburiyetiniz yok. Mesela Allah resulü münafıkları biliyordu, onlara bir yaptırım uygulamadı belki ama onların, yarına çıkan güzergâhta fotoğrafa girmelerine de müsaade etmedi.

Bunlara dikkat edilmezse ne olur. Değirmen suya giderken biz şakşağı ararız yani zararın büyüğünü okuyamaz oluruz.