İnsan, yazının bulunmasından sonra, kendi varoluş nedenini yeniden keşfetmiştir.
Yazı yazmanın bir felsefesi var mıdır? İnsan niçin yazar? Nasıl yazar?. Yazmaya iten nedenler nelerdir?... Bu sorular artırılabilir.
Kimileri yazı yazmayı bir ihtiyaç gibi görürken, kimileri bunun bir çeşit “terapi” olduğunu düşünerek kaleme sarılır. Kimileri tarihe bir kayıt düşmek için yazar. “Yazmasam kendimi kötü hissederdim!” diyenlere da rastlıyor insan. Kısacası yazmanın karışık bir “neden” haritası var. Hangi nedenle olursa olsun, yazmak, üretmek, sanata yönelmek insandan estetik zevki geliştiriyor, medeni bir toplum yapısının oluşmasına katkı sunuyor.
Uzun bir iştir yazma eylemi. Çünkü yazmak, süreklilik gerektirir. Elininiz kaleme, parmaklarınızın klavyeye giderken istekli ve tutkulu olması gerekir. “Yazma isteği” nin insanda oluşturduğu “harekete geçirici” bir gücü var. Bu güç ve istek cümleleri, dizeleri inşa etmemize olanak sağlıyor. Onca kelimenin, kavramın, konunun içinden, özne olan yazarı seçici duruma getiriyor. Ve seçtiği konuları, kurduğu cümleleri bütünleştirip bir mimari kuruyor insan. Sonra karşısına bir okur olarak geçip yazdıklarını sınıyor insan. Yazar, bir bakıma okuyucudur ve yazdıklarının karşı kıyısına geçerek eserine bakmayı ihmal etmez. Böylece yaptığı işin nasıl bir şey olduğunu gözlemler. Vardığı kanaat, yeniden kaleme sarılırken önüne yeni gerekçeler, kurallar, konular koyar. Bu döngü sürgit birbirini besler.
Yazmanın niteliği de önemlidir kuşkusuz. Eleştiri bunun için vardır. Örneğin ilk deneyimlerimizi genellikle dergilerde elde etmekteyiz. Dergiler, “edebiyatın laboratuvarı” sayılır. Dergilerdeki yazılar ilk okuyucu ile buluştuktan sonra geri bildirimler alınır. Bu son derece önemlidir. Zaten bir dergi bir yazıyı yayınlıyorsa, bu başlı başına bir niteliktir. Belli bir yayın, yazı kurulu bulunur ve gelen eserler bu kurullardan geçerek yayınlanmaya değer bulunur. Bu durumda ilk yazma uğraşı, dergilerde bir karşılık bulur ve bu yazıların sayısı arttıkça, yazar daha çok cesaretlenir.
Yazarların biyografilerinde, ilk yazılarının dergilerde nasıl yer aydığına da yer verilir. Bu, ilk cümlelerin içinde yer alır. Yazarlık tecrübesinin nasıl edinildiğini gösterir. Üstelik çoğumuz bu yazılarla gurur duymuşuzdur, “ilk göz ağrısı” olarak bakmışızdır.
Evet, yazmanın bir felsefesi var elbette. Belki uzun uzadıya bu konuda yazmak gerekebilir. Unutmadan, yazmak insana sürekli yeni şeyler fısıldar ve yeniden, yeniden yazmaya kışkırtır. Yazmak ve okumak üzerine yazılan kitaplara bir göz atmakta yarar var bence.