Bir kovaya konulan yengeçler, üstü açık olan kovadan kolayca kaçabilecekken oldukları yerden kıpırdayamazlar. Çünkü eğer içlerinden biri kovadan çıkmaya çalışırsa, sürüdeki diğer yengeçler onu mutlaka kovanın içine çeker. Bu sendrom da adını doğada sıklıkla karşılaşılan bu fenomenden alıyor. Sendrom, aynı ortamda bulunan insanların birbirlerinin başarılarını çekememesi olarak özetlenebilir. Ortamdaki biri bir şeye sahip olacakken diğerleri onun başarısına engel olmaya ve o kişiyi geriye çekmeye çalışırlar. Bu yüzden yengeç kovalarının üstü hiçbir zaman kapatılmaz. Oldukça düşündürücü, değil mi? İşte, benzer bir davranış şekline biz insanlar da sahibiz! Ben yükselemiyorsam sen de yükselme duygusu insanoğlunda oldukça baskın hale gelebiliyor.
Sürüde' yer alan diğer kişilerin başarısını çekememe durumu; kıskançlık, haset, nefret, küçümseme, rekabet ya da komplo içerikli düşüncelerle açıklanabiliyor.
Örneğin 'topluluktan' ayrılıp daha iyi bir yere gidecek olan kişiyi engellemek isteyen diğer kişiler, o kişinin özgüvenini azaltmaya yönelik söylemlerde, mobbing hamlelerinde ve diğer olumsuz eylemlerde bulunabiliyorlar.
Swart’a göre birinin başarılı olduğunu gördüğümüz zaman kendi elimizdekini kaybedeceğimizden korkarız
İnsanoğlunun başarısının ölçüsü ve değeri önemli değildir. Her hangi bir başarı oluşacaksa, kendi kaybedecekmiş gibi paniğe kapılıyor. Bu panikten de bir şeyler kazanmış olmanın getirdiği olası sevincin iki katı daha fazla etkileniyoruz!
Sonuçta artık insan beynine yerleşmiş bir davranıştan söz ediyoruz. İnsanın olduğu her yerde 'yengeç sepeti' psikolojisi ile karşılaşılabiliniyor. Yengeç sepeti sendromuna kapılmak için her insanın mutlaka bir sebebi vardır.
Bazıları sadece değişimden korkarken kimileri de utançla, yetersizlik hissiyatıyla, üzüntüyle ya da korkuyla hareket edebiliyor. Başkalarının başarısı bizim yetersizlik hissiyatımızı körükleyebiliyor ve kendi eksiklerimizle yüzleşmek üzere konfor alanımızı terk etmek yerine karşımızdakini aşağı çekmeye uğraşabiliyoruz. İnsanlar olarak sosyal ortamlarda yengeçler gibi davranmaya oldukça yatkınız.
İnsanlar bu yüzden egolarının ötesinde düşünemiyor, konfor alanlarının dışına çıkamıyorlar. Mevcut durumdan memnuniyetsizliklerini dile getirseler de aslında ne istediklerini ve bunun için neler yapabileceklerini kendilerine itiraf etmekten kaçınıyorlar. Bunu da eleştiri, küçümseme, cesaret kırma ve kabalık etme gibi eylemlerle açığa çıkarıyorlar.
James Clear'ın 'Atomic Habits' kitabında vurguladığı gibi; ‘’Çevre insan davranışlarını şekillendiren görünmez bir el’’ Bu yüzden bir yandan yengeç sepetindeki diğer yengeçlerin kurbanı olmamanın yollarını ararken bir yandan da sepetteki diğer yengeçlerden biri olmamak için uğraşmamız gerekiyor!
Aşağı çeken yengeç olmak da, çekilen olmak da son derece kötü! Hangi rolü oynarsak oynayalım, kolektif bir çöküşün kimseye fayda sağlamayacağı açık. Uzun vadede herkesin zararına olacak bu eylemi gerçekleştiren taraf, karşısındaki kişiyi ‘aşağı’ çekerken kendini iyi hissediyor olabilir; oysa karşı tarafı yıldırmak üzere kötülemek hiçbir zaman sağlıklı bir eylem olamaz.
Hayatın kuralı budur; sizden daha zengin, akıllı, yakışıklı, bilge, şanslı ve başarılı insanlar hep vardır, var olmuşlardır, var olacaklardır. Bu yüzden kendinizi başka insanlarla kıyaslıyorsanız bundan bir an önce vazgeçmelisiniz. Bunun üzerinden kendinize yükleniyorsanız kendinize zarar verirsiniz. Başkalarına yüklenmek istiyorsanız, kendinizi kovadaki diğer yengeçlerden biri olarak buluverirsiniz!
Sizi aşağıya çektiğine inandığınız ortamlarda her ne sebeple olursa olsun bulunmamalısınız! Yani kısacası rolünüz ne olursa olsun, yengeç sepeti psikolojisinden çıkmalısınız! Bu yüzden arkadaşlarınızı rakip veya tehdit olarak algılamaya başlayabilir, vizyonunuzu oldukça daraltabilirsiniz.
Pazartesi günü yazı konumuza devamla saygılar….