İnsanoğlu kendi özeleştirisini vermeden sürekli başkalarını eleştirir durur. Çünkü kendisini ideal olan olarak görür. O kadar kendi kendine inanmıştır ki kusursuz olandır. Yaptığı, yapacağı hata ve eksiklerin hep bir bahanesi vardır. Ama diğerlerinin bahanesi olamaz. Yaptıkları yanlıştır ve de eksiktir. Ego tavandadır. Anlamak ve dinlemek mi olmaz, olamaz. Neden, neden, neden? Diye bu ikilemi sorgularken, daha önceleri okuduğum ve beni bir anlıkta olsa gülümseten fıkrayı da sizlerle paylaşmak istedim.
Bir davada tanıklık etmesi için kürsüye yaşlı bir teyzeyi çağırırlar.
Kadın yerine oturur ve davalının avukatı kadına yaklaşır;
-Ayşe Hanım, beni tanıyor musunuz ?
Yaşlı teyze cevap verir;
-Ah! Evet Avukat Bey, sizi çocukluğunuzdan beri tanıyorum. Siz taa o zamanlar bile aileniz için tam bir baş belasıydınız. Sürekli yalan söylüyorsunuz, karınızı komşunuzla aldatıyorsunuz, en yakınım dediğiniz insanların arkasından konuşuyorsunuz, 2 lira fazla kazanmak için herkesi satarsınız.
Davalının avukatı başta olmak üzere bütün salon şok olur. Adam ne yapacağını bilemez bir halde kadına tekrar sorar;
-Peki Ayşe Hanım, ya karşı tarafın avukatını tanıyor musunuz?
Kadın yine cevaplar, -Elbette tanıyorum. Çocukluğunda ona dadılık yapmıştım. Tembel, ödlek ve alkolik adamın tekidir. Etrafında bir tek dostu yoktur ve herkes onun hala geceleri altına kaçırdığını söylüyor. Yine herkes şokta...
Bütün salonu bir uğultu kaplar..
Hakim kürsüye tak tak tak vurup herkesi susturur ve her iki tarafın avukatını da kürsüye çağırır ve ikisine de eğilmelerini söyleyerek kulaklarına şunu fısıldar:
-Eğer bu kadına beni tanıyıp tanımadığını sorarsanız, Allah belamı versin ikinizi de harcarım!
Sevgili dostlar Atalarımızdan bize kalan’’ İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır’’ Sözü de her şeye önce kendimizden başlamalıyızı anlatmak değimlidir?. Kendimizi objektif olarak değerlendirmeden başkası ile ilgili yorum yapmak, eleştirmek haksızlık olur. Her insanın eksikliği ve yanlışlığı olabilir. Önemli olan her şeyin farkındalığını yaşayıp olumlu anlamda değişim ve dönüşüm yaşamasıdır. Toplumsal duyarlılıkla, onurlu ve şerefli bir yaşam sürdürebilmek için mücadele etmektir.
Beş kardeşiz, beşimizde bir birimizi biliriz, sözünden hareketle, herkes kendi değerlerine sahip çıkıp, sevgi ve saygı çerçevesinde iletişim içinde olursak ancak onurlu bir gelecek inşa edebiliriz. Yoksa dünlerle, halk deyimiyle birbirimizi yer dururuz. Bundan da hiç kimse fayda elde etmez. Sadece kendi egomuzla uğraşıp didiniriz.
Dünyayı daha yaşanabilir kılmak için sevgiyi, saygıyı, hoş görüyü hâkim kılmalıyız Yoksa bir ömrü kendimizle cebelleşerek ‘’Ben ‘’ezikliği ve tatminkârsızlığı içinde geçirip gideriz.
‘’Birlikte olsak herkesi yenebilirdik.Biz birbirimize yenildik.’’ Belki bir gün ümidiyle,saygılarımla….