Yol Ayrımında Semâha Durmak1

Yol Ayrımında Semâha Durmak: Bu Dönüş Nereye? Hakk İçin Mi, Seyir İçin Mi?

Aleviliğin temel ibadeti kabul edilen cemler, hem dinî hem de sosyal hayatın birleşme noktasıdır. Birey, sosyal hayatta ki davranışlarının karşılığını bu dinî (ilahî) mecliste görür. Cemler, Alevi toplumunun manevi mahkemeleri olmalarının yanı sıra birer “arınma meclisi” olarak da işlev görürler. O meclis, ilahî sırra erişme anlamında kişinin kendi Miracını da ifade eder. Talip, üzerinde kul hakkı veya dünya kaygısı taşıdığı için tasavvufi anlamda “ölü” kabul edilir. Ceme gelen talip, orada Hakk-Muhammed-Ali Divanı önünde ve Mürşit huzurunda dâra durur ve o mecliste bulunanların önünde (varsa kabahati) yargılanır. Bu manevi yargılama sonucunda ise üzerindeki kul hakkından veya dünyalık arzularından feragat eder. Böylece ceme ölü gelen bir talip yeniden arınmış ve diri bir şekilde gündelik yaşamına tekrar döner. Alevilikteki “Ceme ölü gelen, diri döner” sözü bu hâli ifade etmek için kullanılır. Semâhlar da Aleviliğin temel ibadeti olarak kabul edilen cemlerin bir bölümünü ifade eden ve ilahî âşkla yapılan ibadetlerdir. Alevilikte semâhların bu kutsalliyetleri asla göz ardı edilemez ve cem meclisleri dışında da semâhların dönülmesine olumlu gözle bakılmaz. Teolojik kökenini Kırklar Meclisi Menkıbesine dayandıran semâhların, ilk olarak Hz. Muhammed’in, Hz. Ali’nin ve Kırklar Meclisinin mensuplarınca dönüldüğüne inanılmaktadır. Bu kutsiyet tarihsel süreçten günümüze taşınarak yaşatılmış ve semâhların ilahî bir âşkla dönülmesi edebi bir eylem olarak hayat bulmuştur. Yörelere göre farklı enstrümanlarla dönülen semâhlar, yine yörelere özgü içsel dönüşler veya hareketler taşımaktadırlar ve kendine özgü bu yöre isimleriyle de anılmaktadırlar.

***

Arapça kökenli bir kavram olan “semâh”, sözlükte işitmek, uçmak ve gökyüzü gibi anlamlara karşılık gelmektedir. Cem ayinlerinde On İki Hizmet içerisinde yer alan semâh, müzik eşliğinde ayakta dönülerek gerçekleştirilen ibadetin adıdır. Alevi-Bektaşiler, semâhın İslâm öncesi kültürlerden etkilendiğini kabul etmekle birlikte, ilk semâhın “Kırklar Ceminde” gerçekleştiğine inanırlar.

Semâh, cemdeki en önemli ibadetlerden biridir. Bu ibadet şekli: Alevilikte “Semâh”, Mevlevilikte “Semâ”, Kadirilikte “Devrân”, Rufailikte “Zikr-î Kıyâm” adları ile anılır. Semâh sırasında, Alevilikte Türk (Horasan) çalgısı olan bağlama kullanılırken, diğer tarikatlarda ney, davul, kudüm, mekkâre ve def kullanılmaktadır. Alevilikte semâh, bir ibadet biçimi olup ilahî vecd (âşk) ile Allah’la bütünleşmektir. Kırklar Semâhı cem ibadetinin özüdür ve Miraç dönüşünde Kırklar Meclisine uğrayan Hz. Muhammed’in onlarla birlikte döndüğü semâhı temsil etmektedir. Zira Kırklar Meclisi menkıbesinde Hz. Muhammed’in Miraçtan dönüşünde Kırklar Meclisine uğradığı ve bu mecliste kemerbest ile dönülen semâhı ümmetine sünnet (eylem/davranış) olarak bıraktığı söylenir. Semâh, Alevilikte ve Bektaşilikte cem ibadetlerinde Allah’a ibadet ve zikir niyetiyle evrenle ve evrenin içindekilerle bütünleşerek “Âlemlerin Rabbini zikir ve tespih ederek dönme” (Zümer/75) manasındadır. İçten geldiğince dönülür, kesinlikle folklorik (oyun) görülemez.

***

Semâhların, günümüz sosyal koşullarında “ibadet hudutları” dışına çıkarıldığı ve folklorik birer “oyuna” dönüştürüldüklerine dair birçok haklı eleştiri mevcuttur. “Alevilik tarihsel/toplumsal ve dinsel Anadolu kırsalının temel bir gerçeğidir ve çok kere merkezin dışında kalanların din anlayışını yansıtmaktadır. Halk katında özellikle kırsalda gelişen (geleneksel) Aleviliğin kentsel biçimlerini hayal etmek günümüze kadar nerdeyse olanaksız gibidir. Aslında köy Aleviliğinin kent Aleviliğine dönüşmesi de bir kökleşme ve dinselleşmeye olanak vermemektedir. Bugün bile yaşayan Alevilik, gerçek kimliğini köy Aleviliğinde bulmaktadır” (Subaşı, 2003: 185) ya da o arayışına devam etmektedir. Necdet Subaşı’nın aktardığı bu tespitten de anlaşılan odur ki köy hayatı içerisinde yaşatılan geleneksel Aleviliğe olan “açlık”, şehirleşmeyle birlikte bir arayışa ve bu arayışın neticesinde de “tatmin eşiği düşükte olsa” bir cemevi ya da sivil toplum örgütlenmesine dönüşmüştür. Bu dönüşüm, Aleviliğin diğer ibadetleri gibi semâhların da anlam kaybına uğramasına ve çoğu kez folklorik bir oyun (!) olarak görülmesine neden olan temel etkendir. Semâhın, bu anlamda folklorik birer öğe olmadığına ilişkin inancın içerisinde çok sık kullanılan ve Hacı Bektaş-ı Veli Hazretlerine atfedilen şu sözleri de konunun anlaşılması adına aktarmakta fayda görüyoruz:

Haşa ki bizim semâhımız oyuncak değildir,

O ilahî bir âşktır, salıncak değildir,

Kim ki semâhı bir oyuncak (oyun) sayar,

Mümin deyi namazı kılınacak değildir!