Yunus, 1960’tan sonra sol düşünceli aydınların ilgisini çekti. Sabahattin Eyuboğlu, Yunus Emre’yi selamlayan bölümden sonra, 150 kadar seçilmiş şiirini de ekleyerek önce, Çan Yayınlarından (1966) daha sonra Cem Yayınevi (1971)’nden yayımlayınca hümanist ve mistik bir Yunus portresi aydınların da geniş kitlelerin de ilgisini çekti. Ülkemizdeki ve dünyadaki aydınlar bu kitabı kapıştılar. Yakın yıllarda kitabın yeni baskıları yapıldı. Yunus’un kişiliğine, yaşamına ve eserlerine ilgi arttı. Kitapları çok yüksek tirajlar aldılar.
Bu yılların önemli bir olayı, Nezihe Araz’ın Dertli Dolap (1961) adıyla Yunus Emre’yi resimlerle desteklenmiş bir roman olarak anlattığı eserinin yayımlanmasıdır. Araz’ın Anadolu’nun yetiştirdiği 100’e yakın erkek kadın evliyayı tanıttığı kitapları vardır. Araz, Türk Yurdu dergisini Yunus Emre Özel Sayısı’nda yayımlanan Ballar Balını Bulan Şair (1966) başlıklı yazısında Yunus’u tanıtmayı sürdürmüştür. Ballar Balını Buldum (1991) adıyla Yunus’u sahneye uyarlayan Araz’ın günümüzde bu kitapları hala okuyucu buluyor. Yeni basımları yapılıyor.
İstanbul Maarif Kütüphanesinin yayımladığı Tam ve Tekmil Yunus Emre Divanı (1968), halkımızın okuma ihtiyacını uzun yıllar karşılamıştır. Yunus Divanının eski harfli nüshaları da yine bu dönemde ortaya çıkmıştır.100’den fazla baskısı olan Yunus Divanı, Kur’an-ı Kerim ve Mevlit’ten sonra en çok basılan ve okunan eserler arasında ilk sıralardadır. Yunus’un şiirleri İngilizce, Fransızca gibi Batı dillerinden başka Arapçaya da çevrilip yayımlanmıştır.
Yunus Emre’nin vefatının 650. yılı dolayısıyla 1971’de Unesco tarafından anılacak şahsiyetler listesine alınınca yeni bir Yunus dalgası doğdu. Bu yılların en önemli özelliği, Faruk Kadri hocanın hazırladığı Yunus Emre Divanı çok sayıda basılarak uygun fiyatla satışa sunuldu. Tercüman Yayınlarının bu dizisi 1001’e ulaşmadı ama biz, bir filoloğun elinden çıkmış bir metin bulduğumuz için kendimizi mutlu hmiştik. Yunus’la 600-700 yıl önce konuştuğu dilin fonetiğine göre konuşup anlaşacaktık. Derken bir anda kitabın itibarı sarsılmasın mı? Hoca, Terzi biçip dikmemiş tonunu Muhammed’in dizesini Terzi Necip dikmemiş tonunu Muhammed’in biçiminde okumamış mı? Yani biçip sözünü benzerlikten dolayı sehven Necip olarak okumuş. Bu basına malzeme oldu. Türk Dili dergisinde Hikmet İlaydın, rahmetli Timurtaş’ın bu hatasını yüzüne vuran bir yazı yayımlamıştı. İlaydın hoca da Yunus üzerine çalışıyordu. Bu eleştiriler doğrultusunda kitabın daha mükemmel hale geldiğini itiraf etmeyeliz. Hatalı baskılar düzeltilip yeniden basıldı. Kapağını da Süheyl Ünver’in yaptığı Yunus minyatürü süslüyordu. Daha sonra kitabın MEB’den yeni basımları yapılmıştır.
Hikmet hocaya gelince, Yunus’la ilgili makaleleri eşi Nilay İlaydın tarafından Makaleler (Aydın Kitabevi, Ankara 1999, s.199-249) ) adıyla bir kitapta toplandı. Hocanın, Yunus Şiirinden Günümüze aklaştırmalar Korkma Ebedi Varsın (Akçağ Yay. Ankara 1998) adıyla yayımlanmış başka bir kitabı ile halk şiiri araştırmalarının temel kitabı niteliğindeki eseri Türk Edebiyatında Nazım adlı eseri, hala güncelliğini koruyor.
Derken, Cahit Öztelli’nin hazırladığı Yunus Emre, Bütün Şiirleri (1971) Milliyet’in Türk Klasikleri dizisinde yayımlandı. Kitap farklı bir formatta sunuluyordu. Yunus’un şiirleri, beyit değil dörtlük esasına göre sıralanıyor. Öztelli, Yunus’un aruz ölçüsünü daha seyrek kullandığını, heceye ağırlık verdiğini ispatlamaya çalışıyordu. Bu yıllarda Cahit Öztelli’nin Yunus Emre, Karacaoğlan, Köroğlu, Kuloğlu, Dadaloğlu, Dertli-Seyrani ve Pir Sultan’la ilgili anıt çalışmaları arka arkaya geldi.
Yunus Emre’nin hemşerisi Mehmet Kaplan’ın ömrünün sonuna kadar devam eden Yunus araştırmaları, 1970’li yıllarda artıyor. Kaplan, kendi doktorantlarından M. Orhan Okay, Muhan Bali, Saim Sakaoğlu, Umay Günay ve Bilge Seyidoğlu’nu Yunus Araştırmalarına yöneltmiştir. Onlar da bizlere Yunus’u sevdirdiler.
Türkiye İş Bankası, 1971’de Yunus’u tanıtmaya başlamıştı, sempozyum düzenledi. Kitabını yayımladı her türlü Yunus’a sahip çıktı. Rahmetli Özal döneminde 1986’da başlayan Mehmet Akif yılının ardından 1991 Yunus Emre Sevgi Yılı ilan edildi. Yeni bir Yunus dalgası ülkemizi kapladı. Türkiye İş Bankası, Yunus Emre konulu kitap yazma yarışması düzenledi. Yarışmaya tam 42 eser katılmıştı. Birinci gelen Mehmet Bayraktar’ın Yunus Emre ve Aşk Felsefesi (1993) konulu kitabını birinci seçerek ödüllendirdi, İkinci gelen eser de yine bir ilahiyatçıya aitti. Aynı konuyu işliyordu.
Mehmet Demirci’nin kitabı, Selçuk Yayınlarından basıldı. 2013’te Eskişehir’de Yunus’un kendi topraklarında düzenlenen etkinliklerde on bin adet basılıp dağıtıldı.
İlahiyatçılardan başka sosyologlar ve eğitim bilimcileri de Yunus’la bir ahlakçı olarak ilgilendiler. Fügen Berkay, kitaba dönüşmeyen doktora tezini (Yunus Emre’nin Türk Toplumundaki Yeri, İstanbul Üniversitesi, 1973) hazırladı. Mustafa Ergün, Yunus Emre’de Tasavvuf ve Eğitim (1991) kitabını yazdı. Abdülkadir Güler, Yerli ve Yabancı Gözü ile Yunus Emre (İzmir 1992) adlı kitabı yayımladı. M. Aziz Bolel’in Eskişehir’de basılan Yunus Emre Divanı (1983), Murat Yüksel’in Yunus Emre’de İslam Tasavvuf ve Ahlakı (1991) ve İlhan Başgöz’ün İndiana Üniversitesi’nde yayımladığı Yunus Emre (1990) de bu yılların ürünleridir.
Rahmetli Abdülkadir Karahan, Amil Çelebioğlu ve Hasibe Mazıoğlu… gibi Eski Türk Edebiyatı hocaları da Halil İnalcık, Ahmet Yaşar Ocak… gibi tarihçiler de Yunus’la yakından ilgilenmiş ve çeşitli yayınlar yapmışlardır.