8 Mart yaklaşıyor… Yani Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Çiçeklerin, pembe mesajların, indirimli alışveriş kuponlarının havada uçuştuğu bir gün. Ama aslında, 8 Mart bunlardan çok daha fazlası. Bugün, kadınların yüzyıllardır verdikleri hak ve eşitlik mücadelesini anma, hatırlama ve en önemlisi devam ettirme günü.

8 Mart’ın hikâyesi romantik değil. 1857 yılında New York’ta greve çıkan 40 bin dokuma işçisi kadının polis tarafından fabrikaya kilitlenmesi ve çıkan yangında 129 kadının yaşamını yitirmesiyle başlayan bir tarih bu. Yani 8 Mart, kutlamaktan çok, mücadeleyi ve dayanışmayı hatırlamak için var.

Bugün hâlâ eşit işe eşit ücret talep eden, şiddete karşı sesini yükselten, siyasette, iş hayatında, sokakta var olma mücadelesi veren kadınlar var. Hâlâ "cam tavanları" kırmaya çalışan, haklarını savunurken baskıya maruz kalan, özgürce yaşamak isteyen ama korkularıyla baş başa bırakılan kadınlar var.

Öyleyse bugün, sadece bir günlüğüne kadınlara "gülümse" demek yerine, onların sesine kulak verelim. Onları anlamaya, desteklemeye çalışalım. Çünkü eşitlik, yalnızca kadınların değil, hepimizin meselesi. Bir toplum, kadınlarıyla eşit ve özgür olduğu zaman gerçekten güçlüdür.

8 Mart’ı bir kutlama günü olarak değil, gerçek anlamına uygun şekilde, kadınların hak mücadelesine destek vererek değerlendirelim. Çünkü asıl mesele bir demet çiçek değil, bir ömrün hak ettiği değeri görmesi...

Emeğiyle, mücadelesiyle, direnciyle var olan tüm kadınların 8 Mart’ı, gerçek anlamıyla kutlu olsun!