Yemek seçmeyen Atatürk, yine de bazı özel lezzetlere sofrasında sıkça yer verirdi. En sevdiği yemekler arasında etsiz kuru fasulye ve pilav başı çekiyordu. Fasulyeye olan düşkünlüğü nedeniyle konakta mutlaka bulunması sağlanırdı.

SAĞLIKLI VE TASARRUFLU BESLENME

Atatürk, çok yemek yemeyi hem sağlığa hem de tasarrufa aykırı bulurdu. Sofradan tam doymadan kalkmayı tercih ederdi. Güne sade bir kahvaltıyla başlayan Atatürk, bir dilim ekmekle birlikte soğuk ayran ya da bir kase yoğurt tüketirdi. Bazı günler ise güne çay ya da kahveyle başlar, sütlü kahvesini içerken gazetelerini okurdu. Kahveye olan düşkünlüğü bilinen Ulu Önder’in günde 10-15 fincan kahve içtiği söylenir.

SOFRASINDAKİ ÖZEL LEZZETLER

Atıştırmalık olarak kavun, kavrulmuş tuzlu leblebi ve fıstık tüketen Atatürk, geceleri çalışırken acıktığında yumurta yemeyi tercih ederdi. Tatlıyla arası pek yoktu, ancak ara sıra gül reçeline yer verirdi. Çocukluğundan kalma bir lezzet olan Selanik usulü ıspanaklı börek, annesi Zübeyde Hanım’ın elinden çıkmış özel bir tarif olarak onun gönlünde ayrı bir yere sahipti. Bu börek, yanında mutlaka bir bardak ayranla servis edilirdi.

UZUN SÜREN AKŞAM YEMEKLERİ

Akşam yemekleri, genellikle kalabalık bir ortamda, ülke meselelerinin konuşulduğu uzun sofralarda geçerdi. Bamya ve karnıyarık, akşam menülerinde sıkça yer alırdı.

BİR HAYAL OLARAK KALAN ENGİNAR

Atatürk’ün hiç tatmadığı bir yemek ise enginardı. Hayatının son dönemlerinde bu sebzeyi denemek istemiş, ancak bu dileği gerçekleşememişti. Kahramanmaraş’tan en ünlü aşçının hazırladığı enginar, 10 Kasım 1938’den önce Atatürk’e ulaşamadı. Yaveriyle arasında geçen bu anlamlı diyalog tarihe geçti:

“ Çocuk, ben hiç enginar yemedim biliyor musun?”

Deprem Psikolojisi: İlk 15 Gün Doğal, Sonrası Riskli
Deprem Psikolojisi: İlk 15 Gün Doğal, Sonrası Riskli
İçeriği Görüntüle

“ Türkiye'nin en ünlü aşçısı sizin için hazırladı. Kahramanmaraş'tan trenle yola çıktı. Geliyor Paşam.”

Ancak ne yazık ki o tren, Atatürk’ün hayata veda ettiği gün olan 10 Kasım’a yetişemedi.

Atatürk’ün sofrası, yalnızca yemeklerin değil fikirlerin de paylaşıldığı bir mekan olarak Cumhuriyet tarihine damga vurdu. Sadeliği ve zarafetiyle bu sofralar, onun karakterini yansıtan en güzel örneklerden biriydi.

Kaynak: Haber Merkezi