Malatya, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, köklü bir kültüre sahip bir şehir. Ancak bu topraklarda yaşayanların birçoğu, sadece geçmişin izlerini değil, aynı zamanda geçmişin gizemli inançlarını da günlük yaşamlarının bir parçası haline getirmişler. Bu geleneksel inanışlar, bazen size sadece bir davranış gibi gelebilir ama aslında her biri, derin bir anlam taşıyan ve yüzyıllarca süren bir hikayenin parçasıdır. İşte Malatya'nın ilginç ve merak uyandırıcı bazı yöresel inanışları…
Ocak Söndürülürken “Kış Kış” Dediğinde Ne Olur?
Malatya'da ocak söndürülürken, sıcak suyla birlikte "Kış kış!" diye haykırılır. Ancak burada sadece bir kelime söylemekle kalmazsınız. Suyun, ocağın içindeki ateşi söndürmesine değil, ruhsal bir anlam taşımasına izin verilir. Bu gelenekte suyun doğrudan dökülmesi, uğursuzluk getirir. Belki de bu inanış, ateşi simgeleyen sıcaklığın içindeki dengeyi koruma arzusundan doğmuştur, kim bilir?
Gece Kaynar Su Dökülürken Bir Çığlık: “Kış Kış, Çağa Çoluğunu Topla Git!”
Gece, kaynar suyu dökmek, hiç de basit bir iş değildir. Çünkü "Kış kış, çağa çoluğunu topla git!" demek gerekir. Bu cümleyi bir türlü doğru anlamayabilirsiniz, ama burada aslında soğuk, karanlık ve uğursuz olan her şeyden arınmak istenmektedir. Su dökülürken bu sözlerin söylenmesi, kötü ruhları uzaklaştırmaya yönelik eski bir gelenek. Kim bilir, belki de eski Malatyalılar, gecenin karanlığından korkarken, kendi iç huzurlarını bulmaya çalışıyorlardı.
Eşikten Besmelesiz Geçmek... Neredeyse İmkansız!
Bir evin kapısından girerken, basit bir adım atmanın bile belirli bir ritüeli vardır: Besmele çekmek! Evet, Malatya'da eşikten besmelesiz geçmek, bir tür "ruhsal kazaya" yol açmak gibidir. Evin sınırına girmeden önce, ruhsal bir temizlik yapmak ve kötü enerjilerden arınmak gerekir. Belki de her ev, bir tür kutsal alan olarak kabul edilir ve besmelenin güçleriyle korunur.
Saca Çizik Atmak, Bir Tür Bereket Ritüeli
Saca çizik atmak ve onu dik yerleştirmek, sıradan bir iş gibi görünebilir. Ancak, aslında metalin kendi doğasına dair derin bir inanışın yansımasıdır. Saca zarar vermek, ona dikkat etmemek, evin bereketine zarar verir diye düşünülür. Çizik atmak ve onu doğru şekilde yerleştirmek, hem fiziksel hem de manevi dengeyi kurmaya yönelik eski bir geleneğin parçasıdır. Kim bilir, belki de bu hareketin ardında, her şeyin yerli yerinde olmasını sağlamak adına atılmış küçük ama güçlü bir adım yatıyordur.
Cuma Selasına Kadar Ev Süpürülmez, Çamaşır Yıkanmaz... Peki Neden?
Malatya'da Cuma günü, haftanın en kutsal günü olarak kabul edilir. Cuma selasına kadar ev süpürülmez, çamaşır yıkanmaz, hatta ev işleriyle uğraşmak neredeyse bir "yasak" haline gelir. Çünkü bu dönemde, sadece dinlenmek, huzura kavuşmak ve ruhsal temizlik yapmak gerekir. Cuma günü, haftanın geri kalanında bolluk ve bereketin kapısını açan bir tür manevi arınma olarak görülür. Bu gelenek, belki de kalpten gelen bir huzurla, tüm haftayı daha bereketli kılmak için uygulanan eski bir stratejidir.
Cuma Gecesi El İşi Yapmak... Neden Uğursuz Sayılır?
Cuma gecesi, herhangi bir el işini yapmak da eski inançlara göre hoş karşılanmaz. Bu geceyi huzur içinde geçirmek ve dinlenmek gerekir. El işi yapmak, bu huzuru bozacak, hatta belki de haftanın geri
kalanını “uğursuz” kılacak bir etkinlik olarak görülür. Bu düşünce, belki de Cuma gecesinin derin bir manevi temizlik ve enerji toplama zamanı olduğuna dair bir inançtan kaynaklanıyordur.
Gece Sakız Çiğnemek... Uğursuzluk Getirir!
Evet, bir zamanlar Malatya'da gece sakız çiğnemek neredeyse bir tabu haline gelirdi. Bu davranışın kötü ruhları evin içine çekeceğine inanılırdı. Sakız çiğnerken yapılan hareketlerin, ruhsal dengeyi bozacağı düşünülür ve bu yüzden gece vakti çiğnemek, büyük bir yasak olarak kabul edilirdi. Belki de bu inanış, geceyi huzurlu bir dinlenme zamanı olarak görmek ve iç huzuru sağlamak için oluşturulmuş bir kuraldır.
Gece Kara Kazan Almak... Kesinlikle Olmaz!
Bir başka ilginç gelenek de gece vakti kara kazan alıp vermektir. Bu, büyük bir uğursuzluk sayılır. Kara kazan, mutfağın en önemli eşyalarından biridir ve gece alınması, evdeki bereketi kaçırmak anlamına gelir. Gece, evin içindeki dengelerin korunması gereken bir zaman dilimidir ve bu dengeyi bozacak her şey, kötü sonuçlar doğurabilir.
Geçmişin Gizemi ve Bugünün Yaşamı
Malatya'nın bu yöresel inanışları, sadece birer eski gelenek değil, aynı zamanda halkın dünyaya bakış açısını, evlerine, işlerine, ruhsal dengelerine verdiği önemi yansıtır. Belki de bu gelenekler, zamanla birer yaşam tarzına dönüşmüş, ancak ardında gizemli anlamlar taşımaya devam etmiştir. Kimi insanlar için bunlar sadece eski birer alışkanlıkken, kimileri için de derin bir manevi gücü ve huzuru simgeler. Kim bilir, belki de bugün bile, bu inançların izleri hala Malatya'nın sokaklarında ve evlerinde yaşamaya devam ediyordur.