Meclis kürsüsüne elinde zirai dondan etkilenen kayısı ile çıkan Ağbaba,
“Bu felaketin ne anlama geldiğini göstermek için Malatya'nın ekmeği, aşı, hepimizin geleceği olan bu kayısı çağlalarını size göstermek istiyorum; âdeta sünger gibi, içinde can kalmamış, tamamen yanmış durumda. Bu, maalesef, Malatya'nın ve bölgenin en önemli gelir kaynağı; sadece Malatya'nın değil Baskil'in, Elbistan'ın, Gürün'ün en önemli gelir kaynağı bu hâle gelmiş durumda. Sadece çağla yanmamış değerli arkadaşlar, keşke sadece bu yıl çağlanın yanmasıyla Malatya kurtulabilseydi ama maalesef dallar yanmış. Bakın şu dallara arkadaşlar, bakın, insanların çocuğu gibi baktığı, evladı gibi baktığı, çoluğundan çocuğundan kesip, evinden barkından kesip gelecek umutlarını yatırdığı şu dallara bakın, ağaçlara bakın. Bakın, değerli arkadaşlar, bunu şurada kırmak istiyorum; bakın, şurası tamamen yanmış durumda. Bunu niye kırıyorum, niye gösteriyorum size? Bu, sadece bu yılki ürünün yanması anlamına gelmiyor; bu, önümüzdeki yıl da bu ağaçların meyve vermeyeceğini gösteriyor ve maalesef, bu ağaçların birçoğu kesilme tehlikesiyle karşı karşıya. İnsanlar belki yaşamları boyunca hatta yaşayanlar hiç görmemişler, "Yüzyılın yaşamış olduğu en büyük felaketle karşı karşıyayız." diyorlar. Biliyorsunuz, Malatya ve Maraş gibi 11 ilimiz deprem felaketinden etkilendi. Değerli arkadaşlar, Malatyalılar âdeta ikinci depremi yaşıyor. İlk depremde, 6 Şubat’ta, büyük felakette insanlar canlarını kaybetti; şimdi de ocakları söndü ve insanların gelecekle ilgili hiçbir umudu kalmamış durumda”
diye konuştu.
“Sadece kayısı değil, bakın, örneğin Yeşilyurt'un, Gündüzbey'in, Banazı'nın, Kileyik'in, Yakınca'nın, Bostanbaşı'nın en meşhur ürünü Türkiye'de aromasının eşi örneği yok dalbastı kirazlarının tamamı yanmış durumda” diyen Ağbaba, şunları söyledi:
“Badem son yıllarda çokça ekiliyordu, badem yanmış durumda, badem yok değerli arkadaşlar; elmamız yok, armudumuz yok, eriğimiz yok; hiçbir şey kalmamış durumda. Bakın, değerli arkadaşlar, bizim gibi tarıma dayalı illerde maalesef önümüzdeki dönem çok zor geçecek. Bir deprem yaşamışız, ikinci bir depremi, büyük felaketi yaşıyoruz; herkes bir hissedecek, bizim gibi depremi yaşamış insanlar iki hissedecek; bu konuya dikkat çekmek istiyorum. Değerli arkadaşlar, eğer bahçeyi görmediyseniz, eğer köyü görmediyseniz bu felaketin ne anlama geldiğini uzaktan göremezsiniz. Dolayısıyla böyle bir araştırma komisyonu kurulması önemli, kıymetli, umarım çiftçinin lehine çalışmayı yapar.”
Milletvekili Veli Ağbaba, konuşmasının devamında,
“Ben bu konuşmayı yaparken bu konuşmayı aslında umutlarını yitiren çocuklar için, emeklerini bir gecede yitiren çiftçiler için, sofralarına yarın ne koyacağını bilemeyen kadınlar için, çeyiz parası biriktiren genç kızların ve kadınların adına yapıyorum. Değerli arkadaşlar, bu konuşmayı aslında Manisa'daki üzümcülerin, Isparta'daki, Amasya'daki elmacıların, Adana'daki limon ve karpuz üreticilerinin, Maraş'taki kayısı, ceviz, elma üreticilerinin, Giresun'da, Ordu'da fındık, Bilecik'te 5.700 dönüm serada domates yetiştiren, 20 bin dönüm karpuz, 30 bin dönüme şeftali üreten ama bugün 1 tane şeftalisi kalmayan insanlar için yapıyorum, Bursalılar için yapıyorum, Bilecikliler için yapıyorum. Elâzığ'daki kayısı, üzüm, şeker pancarı için yapıyorum, Tekirdağ'daki alın teriyle geçinmeye çalışan çiftçiler için yapıyorum, Antalya'da, Mersin'de narenciye üreticileri için yapıyorum. Çorum'da, Hatay'da, Burdur'da, Tokat'ta, Konya'da, Adıyaman'da, Niğde'de, Karaman'da yani kısaca ürünleri yanmış tüm çiftçiler için yapıyorum. Değerli arkadaşlar, Türkiye tarihinin yaşamış olduğu en büyük felaketle karşı karşıyayız. Doğudan batıya, kuzeyden güneye ülkenin neredeyse tamamı dondu. 36 ilde zirai dondan pek çok tarım ürünü etkilendi, birçok ürün de çok ciddi zarar gördü. Türkiye'nin 2024 yılı itibarıyla toplam tarımsal hasılası 68,5 milyar dolar, bu tarımsal hasılanın yüzde 20'sini oluşturan meyvecilik sektörü 14 milyar dolarlık katma değer sağlıyor. Bu alanda kimi bölgeler yüzde 60, kimi bölgeler yüzde 100 civarında bir büyük felaketle karşı karşıya. Değerli arkadaşlar, zaten burada tarımı çok iyi bilen arkadaşlarımız var; sevgili İlhami Özcan Aygun var, Türkiye tarımı çökmüş durumda. Türkiye çiftçisine, Türkiye tarımına, ülkeyi yıllardan beri yöneten iktidar âdeta düşman gibi davranıyor. Bakın, değerli arkadaşlar, hepimiz biliriz, ilkokulda öğretirlerdi yaşı yetenlere, derlerdi ki: "Türkiye dünyada tarımda kendi kendine yeten nadir ülkelerden biridir." ama şimdi ithal etmediğimiz ürün kalmadı. Ülke ekonomisi üzerine tarım âdeta yük gibi görüldü arkadaşlar. Anayasa gereği verilmesi gereken hiçbir destek verilmedi, çiftçiye verilmeyen destek cebinden çalınarak yandaşlara verildi. Çiftçinin mazotuna verilmeyen vergi desteği, maalesef, yatlara, katlara verildi. Kısaca, çiftçilere, tarıma düşman anlayışla yönetilen bir ülke durumuna düştük. Değerli arkadaşlar, Anayasa'ya göre çiftçiye verilmesi gereken binde 1; 615 milyar iken çiftçiye 135 milyar veriliyor, 480 milyar verilmiyor. Anayasal hakları âdeta çiftçinin elinden, cebinden çalınarak yandaşlara peşkeş çekiliyor. Şunu herkes bilsin ki tarımı hor görenler yarın zor görür. Değerli arkadaşlar, yaşadığımız büyük felaketi mutlaka yerinde görmemiz lazım, ancak öyle bu felaketin ne anlama geldiğini görürüz. Maalesef öyle ki 2025 üretim sezonu başlamadan bitti. Her ilden çığlıklar yükseliyor, her evden ağıtlar yakılıyor değerli arkadaşlar, memleket taziye evine dönmüş durumda; evlerden, köylerden ölü çıkmış gibi herkes. Değerli arkadaşlar, milletin geleceği yanlış. Öyle bir vurmuş, öyle bir etkilenmiş ki yaprağı yanmış, dalı yanmış; 20 santim üzerindeki tüm tarım ürünleri yanmış durumda. Ağaçlar kesilmek zorunda kalıyor. Değerli arkadaşlar, mutlaka Tarım Bakanlığı hikâye okumak yerine çiftçiye, üreticiye ne yapacağını anlatmalı. Kayısının tekrar nasıl hayat bulacağına, o ağaçları nasıl kurtarabileceğine dair mutlaka ciddi öneriler getirmesi lazım. Bakın, eskiden ürünler bölge bölge yanıyordu. İşte, Tohma Boyu'ndaki düşük rakımlı yerlerde, bazen erken çiçek açtığı için yanıyordu, bazen yüksek yerler yanıyordu, bazen bölgesel yerlere don vuruyordu ama şimdi, yanmayan yer yok, yanmayan köy yok, yanmayan ilçe, yanmayan bahçe yok değerli arkadaşlar. Bu, sadece çiftçiyi mi etkileyecek? Birinci etkileyeceği kesim tüketici arkadaşlar, tüketici! Artık tüketici ucuza domates bulamayacak, artık tüketici kayısı bulamayacak, tüketici elma bulamayacak, tüketici şeftali bulamayacak. Dolayısıyla, tüketicinin çok ciddi bir şekilde etkileyeceğini görmek mümkün. Ayrıca, kayısının yanması, ürünlerin yanması, tarım ürünlerinin yanması sadece üreticileri de etkilemeyecek. Bakın, Malatya'da, hesaplarımıza göre 550 bin kişiyi etkilemesi öngörülüyor, 550 bin kişiyi! 500 milyon dolar, yaklaşık 200 milyar lira bir zararla karşı karşıyayız. Mevsimlik işçisi var, traktörcüsü var, nakliyecisi var, bakkalı var, ilaççısı var, lokantacısı var, müteahhidi var. Depremden dolayı zaten yerle bir olmuş, hâlâ kendini toparlayamamış bir şehir nasıl yaşayacak? Soru işareti. Esnaf, hâlâ konteynerde yaşamını sürdürmeye devam ediyor değerli arkadaşlar. Bunun üzerine, bir de bu büyük yıkım olunca gelir olmayacak, kimse esnaftan alışveriş yapamayacak. Dolayısıyla çok önemli tedbirlerin alınması gerekiyor. Malatya gibi, Maraş gibi, Adıyaman gibi, depremde yerle bir olmuş şehirlere mutlaka öncelikli olarak destek verilmesi gerekiyor. Değerli arkadaşlar, çiftçinin durumu perişan. Bakın birazdan önerilerimizi söyleyeceğiz: "Yandı ağaçlar" diyoruz, bu insanların tekrar ayağa kalkabilmesi için hem teknik olarak destek verilmesi lazım hem de maddi olarak destek verilmesi lazım. Bakın, çiftçilerin borçları almış başını gidiyor, 631 milyar olan borç 927 milyar, icralık borç 2 milyar 229 milyondan 4 milyar 661 milyona çıkmış durumda. Buradan haykırıyoruz; bir tane çiftçinin evinin önüne icra götürürseniz iki yakamız elinizde olur. Çiftçinin kapısına icra getirirseniz iki elimiz yakanızda olur, gelir çiftçinin yanında dururuz”
ifadelerine yer verdi.
Çiftçinin beklentilerini de meclis kürsüsünden dile getiren Ağbaba,
“Bu ortamda cenazenin çıktığı evde örfümüze, geleneğimize göre cenaze evine icra gönderilmez, cenaze evine borçlu gitmez, cenaze evine lütfen bu borçları silin, icraları kaldırın. Değerli arkadaşlar, bakın, neler yapılmalı: TARSİM denilen bir kurum var. Kimsenin prim ödeyerek ürünü sigorta etmesi mümkün değil. Malatya'da en fazla TARSİM'de sigorta yaptıran toplam çiftçinin yüzde 15'ini geçmiyor, TARSİM primleri maalesef yüksek. TARSİM'li olsun olmasın bütün zarar gören insanlar, ÇKS'ye kayıtlı olsun olmasın bütün insanlar, bütün çiftçiler bundan faydalanmalı. Ayrıca, değerli arkadaşlar, bakın sulama birlikleri suya yüzde 35 zam yaptı, geçen yıl yüzde 400 zam yaptı deprem bölgesinde; bu zamlar geri alınmalı. Çiftçiden bu dönemde elektrik parası, su parası istenmemeli. Ziraat Bankasına ve bankalara olan borçlar faizsiz en az iki yıl ertelenmeli. Tarım Kredi Kooperatifindeki borçlar en az iki yıl faizsiz ertelenmeli. Çiftçi sadece bankadan, Tarım Kredi Kooperatifinden borç almıyor; eşinden dostundan alıyor, altın alıyor, borç alıyor. Bu çiftçilere maddi destek verilmeli; ÇKS kaydı bulunsun bulunmasın, bütün çiftçinin zararı karşılanmalı; tüm çiftçilerimize mutlaka ve mutlaka nakit destek sağlanmalı. Değerli arkadaşlar, sulama ve enerji bedellerinde indirim yapılmalı. Bakın, bu çiftçiler mazotu borçla, ilacı borçla alarak çocuğuna baktığı gibi ağaca bakıyor; destek verilmeli. Değerli arkadaşlar, bakın, ağacı bilmeyenler, tarımı bilmeyenler bilmezler; insanlar bu ağaçlara, bu fidelere kendi çocuklarına yapmadıklarını yapıyorlar, kendi çocuklarına vermediklerini veriyorlar. Buna bakım devam edecek; bu ağaç verim versin vermesin, buna bakım devam edecek; aynı su, aynı ilaç, aynı gübre, aynı emek verilmeye devam edecek. İki yıl ürün almayacak ama evladına baktığı gibi bakacak. Dolayısıyla mutlaka ve mutlaka çiftçimize maddi destek verilmelidir. Komisyonun kurulmasını olumlu buluyoruz. Bütün Meclisimizin de çiftçinin derdine derman olması dileğiyle”
ifadelerini kullandı.
Muhabir: Ferdi Durdu