İşçi veya emekçi, Türk Dil Kurumu’na (TDK) göre tanımı başkasının yararına bedenini, kafa gücünü veya el becerisini kullanarak ücretle çalışan kimse…

İşçinin tanımı bu mu peki?

Ezilen, hor görülen, aldığı maaşın hakkını vermesi yeterli olmayan, iliklerine kadar sömürülen, sosyal hakları hiçe sayılan, kuru bir maaşın lüks görüldüğü, işinin tanımının belli olmasına rağmen her işin yaptırıldığı kişilere işçi denmez mi? Bence denir…

Asgari ücretle çalışan işçiler var. En düşük kiranın 10 bin lira olduğu günümüzde 17 bin 2 liraya muhtaç edilen. Asgari ücrete zammın açıklandığı gün market fiyatlarının değişimiyle daha maaşını almadan borca giren! “Al şu ücreti yaşa” denilen…

Bir ara simit hesabı yapıldı. 4 kişilik bir asgari ücretle geçinen aile günde, haftada, ayda kaç simit yiyebilir. Bayat ekmeğin artık değerli olduğu günümüzde sadece bu insanlara “Kemer sıkın” denilir. Kemer yok ki sıkacak pek bir şeyde kalmadı…

Açlık sınırı, yoksulluk sınırı asgari ücretin çok üzerinde. İşçiler artık yaşayabilmenin derdinde. Bayramda çocuğuna yeni elbise alamayan, bir çay ocağında oturup çay içemeyen, et reyonun sadece önünden geçebilen, çocuğuyla bir şey ister diye markete giremeyen işçiler.

17 bin 2 liraya çalışan işçiler için artık her şey lüks. Berbere gitmek lüks, elbise almak lüks, lokantaya gitmek lüks, et almak lüks, yağ almak lüks…

“Başkasının yararına bedenini, kafa gücünü veya el becerisini kullanarak ücretle çalışan kimse…” TDK aslında net tanımlamış. Başkası için… Evet, işçiler başkası için bedenini kullanır, kafa gücünü kullanır, el becerisini kullanır. Maaş günü gelsin istemez birçoğu; ödediği sadece borçlarıdır. Borcunu borçla kapatmaya çalışır işçi!

İşçiler kendi bayramlarında dahi çalışır, başkaları izin yaparken. Sanki işçinin bayramı değil de kendilerinin bayramı. Bayram yapanlar o alanlara gelip eşitsizliği, adaletsizliği, yoksulluğu haykırmaz. Çünkü izin yapanın tuzu kurudur.

Benim babam 25 yıldan fazla işçi olarak çalıştı. 3 çocuk okuttu alın teriyle. Devletin ödediği maaşı alamadığı zamanlar oldu. Kredilerini ödeyemedi. Çocuklarına cep harçlığı veremedi. Dershaneye gönderemedi çocuğunu. Çalıştığı birim değiştirildi, maaşı verilmedi ama yine sesini çıkarmadı, çıkaramadı. İçine attıkları dert oldu kendisine. Şimdi emekli oldu. İşçiyken ne yaşadıysa şimdi beklediği emekli maaşında da aynısını yaşıyor.

Neyse…

Hakkının karşılığını alamayan, iliklerine kadar sömürülen, bayramında dahi çalışmak zorunda olan işçiler, bayramınız kutlu olsun!