Sıkça duyduğumuz bir ifadedir; herkes kendi işini adam gibi yapsın!
Bu bazen bir yakınmanın, bazen bir suçlamanın ardından gelir. Öyle ki, bir başkası başarılı olmasın diye onun işine çomak sokmak isteyen olur, halk içindeki tabirle “bu kendini bilmeze” duyurmak için de söylenir: Sen kendi işini yap kardeşim, ne diye elin ayağın oraya buraya karışıyor! Hatta “her tarafın ayrı ayrı oynayacağına kendi işini yap” denir bazıları için. Ve maalesef her tarafı ayrı oynayan çok kişi var yakınılan. Veya üstüne aldığı vazifeyi yapmayanlara hatırlatılır, kendi işini yapsana kardeşim, yakınmaya gelince varsın, iş yapmaya gelince yoksun!
Liste uzatılabilir.
Yakınmalara, suçlamalara, atılan laflara baktığımda şehirde ve ülkede “herkesin kendi işini yapmak yerine başka yollara sapması” önemli bir mesele olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bir kısmının “arkası” güçlüdür ve işe girene kadar, atanana veya seçilene kadar kapıların eşiğinde sabahlar sonra da ya verilen işi yapmaz veya yapar gibi davranır aksatır. Hatırlatan olursa döner, yukardaki sözü tersten söyler: İşine bak, benimle uğraşma! Bu da ayrı bir versiyon ve bu versiyonlar da memleketin karın ağrılarından…
Niye seçildin kardeşim veya atandın?
Bir sektörde, kurumda hizmet üretmek için değil mi?
Peki, işini yapıyor musun veya işini yapar görünürken memlekete verdiğin zararın farkında mısın?
Ha bir de kendi yaptığı yanlışları görmeyen, verdiği zararları görmek yerine mesela halka tasarruf tedbirleri üzerine nasihat edenler olur. Söz gelimi son model makam arabalarından vaz geçmez, bir yere gittiğinde motoru çalışır vaziyette tutar, belki yarım saat veya daha fazla motor çalışır vaziyettedir. Kışın içerisi sıcak tutulacaktır, yazın serin, beyefendi veya hanım efendi için. Yaptığına bakmaz, şehir ve ülke bütçesine verdiği zarara bakmaz, halka tasarruf tedbirleri üzerine söylemde bulunur. Bazılarının bulundukları şehrin dışında da kiraladıkları makam arabaları vardır. O şehre gittiğinde hava alanından alınmalıdır. Biri çıkar; tasarruf tedbirleri için yanlış adresten başlanıyor der ve sen misin bunu diyen, üzerine çullanılır. Onlara göre bu uyarıyı yapan kendi işini yapmak yerine başkasının işine karışmıştır.
Hem kolay, hem zor bir durum…
Kolay çünkü israfa sebep olanlar hesabı düşünürlerse bu israftan vazgeçerler.
Zor çünkü “ o da kim oluyor da bana hatırlatmada bulunuyor, onun işi oy verip köşesine çekilmek” diye bakılır.
Nereden çıktı bu yazı diyen olabilir.
Birileri çıkıp “herkes işini yapsın” diyorsa demek ki işini hakkaniyetle, hesabı düşünerek yapmayanlar var. Kendisine emanet edilen makamları şahsi tasarruf hanesi olarak değerlendirenler var. Bunları ortaya söylemek ve o “herkesin” kendilerine çeki düzen vermelerini beklemek gerekiyor. Doğrudan adreste verilebilir ama önce böyle uyarılmalıyız, hiçbirimiz üzerimize almazsak, bu sözü söyleyen bakarsınız adreste verir.
Ben şimdilik duyduklarımı ortaya söyleyeyim.
Herkes kendi işini hakkaniyetle yapsın.
Herkes önce kendisine çekidüzen versin.
Tasarruf beyanları verenlerin önce kendileri tasarruf etsin.
Mesela ben abdest alırken bile dikkat ederim, suyu salmam zira israf haramdır ve haramla abdest alınmaz, bilirim. Lakin şehrimizde ve ülkemizde “haramla abdest alan” o kadar kişiden bahsediliyor ki. Şaşırarak dinliyor ve söyleyecek kelime bulamıyorum.
Haramla abdest alanlar da kendi işlerini hakkaniyetle yapmamış olur, şehre, ülkeye, kendi çevresine zarar verir.
Kendi işlerini hakkaniyetle yapmak yerine zarara devam diyenler varsa, bilsinler ki yarın o zarar kendilerini yutar.