Öldükten sonra dirilişe ve hesaba inanmak, inanç temellerindendir. Amentüde bunu ezber ile ve şiirleştirilmiş bir okuyuşla okuruz. Dünya işlerimize gelince, yaptığımız her işte hesabı ne kadar öne çıkarırız, tartışılır.
“…ahirete inanmayanlar için de acı bir azap hazırlamışızdır.” (İsra 10)
Ne demek bu?
Mesela bunu şöyle anlasak “hesabı ciddiye almayanlara acı bir azap hazırlamışızdır, o azap onları beklemektedir.”
Nasıl olur?
Hesap verme duygusu değil de, “bir gün dirileceğimize inanıyoruz, o gün geldiğinde Allah kerim, belki bizi affeder” kabulü öne çıkan bir inanç sistemi oluşturmuşuz.
Buna nereden gelmişiz?
“Doğrusu siz yakın olanı, dünyayı önemsiyor ama ahireti (hesabı) uzak görüyor, erteliyorsunuz” şeklinde açılımını yapabileceğimiz, Kıyamet suresinde yer alan ayeti, yeniden, derinden tefekkür edersek, niye bu hale geldiğimizi çözmeye başlarız.
İşin teorisinde, güzel seslerle okuyup, dinlediğimiz ayetlerin, işin pratiğinde hayatımıza ne kadar anlam kattığı önemlidir.
Güzel seslerle teğanni edilen ama hayatın dışında, anlamının hayata değmediği bir Kitap anlayışıyla, hayatımızı yaşıyoruz.
Anladığım kadarıyla, Kitap bize bir yandan “ahiret yurdunu” ve oradaki hayatı hatırlatır, bir yandan da hesap bilincimizin gelişmesini… Biz ahiret yurduna inanırız lakin o henüz bize uzaktır diye bakarız ve bu arada hesap verme bilincimizi geliştirmez, giderek köreltiriz. Bu yaklaşım içinde, yaptığı her kötü işin karşılığını, öldükten sonra ve belki de af umuduyla bekleyen bireyler yetişir. Bu fertlerin oluşturduğu cemiyet, olabildiğince pervasız bir hayat yaşar, dünyayı birbirine zehir eder. Kan akıtır, hırsızlık yapar, yalan söyler, iftira atar, yalan şahitlik yapar, kabalaştıkça kabalaşır, ötekiyle alay eder… Bütün bunları yaparken, bazıları hiçbir ibadet hali yaşamaz, bazıları namaz kılar, oruç tutar, şekli ibadetlerini de yapar veya yapmış olduğuna inanır.
Sonuç: Hesap bilinci gelişmemiş bir topluluk!
İster istemez, şu soru şekilleniyor zihnimde: Diriliş günü inancı mı, hesap verme bilinci mi?
Diriliş bilincine ulaşmış bir insanda hesap bilinci de gelişir, denebilir. Elbette doğru bir ifadedir. Lakin “evet bir gün ölecek ve dirileceğiz ama o gün uzak” diyen bir anlayış var. Bu anlayış, hesap bilincini olumsuz etkiliyor. Ortaya; neye, nasıl inandığı meçhul bir insan çıkıyor.
Öldükten sonra dirileceğimiz temel bir inanç ancak hesap verme ile birlikte…
Öyleyse öncelikli olan, hesap verme bilincimizin geliştirilmesidir.
Bu bilinç gelişmezse, hayatı kendimize, çevremize, insanlığa zehir etmeye devam ederiz.
Yaptığımız kötü ve iyi işin karşılığının olacağını, azap veya ödül ikilisinden biriyle karşılaşacağımızı bir bilinç olarak yaşarsak çok şey değişecektir.
Tabi bu uzun bir konu ama şu kısa denemede, bir soru işareti ve bir cevap imkânı oluşmasına vesile olabilirsem, iyi bir iş yapmış olurum.