Son dönemde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’na yönelik gerçekleştirilen yargı operasyonunun ekonomik etkileri giderek daha belirgin hale geliyor. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), son 6 hafta içinde rezervlerden 50 milyar doların üzerinde bir satış gerçekleştirdi. Bu süreç, yabancı yatırımcıların Türkiye'den kaçışını engellemek ve yerli yatırımcıların dövize yönelmesini durdurmak amacıyla TCMB'yi faiz artırmaya zorladı.
Faizlerdeki Yükselişin Sebepleri ve Sonuçları
Uzun bir süre sonra faizlerde başlayan düşüş eğilimi tersine döndü ve ekonomiye dair ciddi endişelere yol açtı. Merkez Bankası’nın politika faizi olan bir hafta vadeli repo faizi, 350 baz puanlık bir artışla yüzde 46 seviyelerine yükseldi. Aynı dönemde, gecelik borç verme faizi de 500 baz puan artışla yüzde 49’a ulaşarak, ekonominin genelinde olumsuz bir etki yaratmaya başladı.
Faizlerdeki bu keskin artış, sanayi sektöründe faaliyetlerin daha da yavaşlamasına ve işsizlik oranlarının artmasına neden olabilir. Özellikle düşük faizle borçlanmaya alışkın olan sektörlerde bu gelişme, üretim maliyetlerinin artması ve finansmana erişimin zorlaşması gibi sorunları beraberinde getirecek.
Mevduat ve Kredi Faizlerindeki Hızlı Artış
TCMB'nin faiz politikalarının etkisiyle, finansal piyasalarda da hızlı bir değişim yaşandı. 14 Mart ile 18 Nisan arasındaki dönemde, 1-3 ay arası vadede ortalama mevduat faizi, 577 baz puanlık bir artışla yüzde 49,91’den yüzde 55,68’e çıktı. Aynı dönemde, ihtiyaç kredisi faizi de yaklaşık 800 baz puanlık artışla yüzde 62,73’ten yüzde 70,58’e yükseldi. Ticari kredi faizlerinde ise benzer şekilde yaklaşık 550 baz puanlık bir artışla faiz oranı yüzde 60,99’a ulaştı.
Hazine’nin Borçlanma Maliyetleri Rekor Seviyede
Yüksek faiz oranlarının etkisi, Hazine’nin borçlanma maliyetlerine de yansıdı. 14 Mart’ta yüzde 37 olan 2 yıllık tahvil faizi, 1160 baz puanlık bir artışla 15 Nisan’da yüzde 48,68’e yükseldi. 5 yıllık tahvil faizi ise yaklaşık 900 baz puanlık artışla yüzde 41,15’e çıktı. Uzun vadeli tahvillerde de benzer bir yükselme yaşandı; 10 yıllık tahvil faizi yüzde 28’den yüzde 35’e çıkarak, Hazine'nin borçlanma maliyetlerini rekor seviyelere taşıdı.
Bu gelişmelerin sonucu olarak, döviz kurları da yükseldi. Dolar ve Euro’dan oluşan sepet kur, yüzde 6,7 oranında bir artış gösterdi. Yüksek faiz oranları ve döviz kurlarındaki artış, Türkiye ekonomisinde enflasyon beklentilerini olumsuz yönde etkileyerek, halkın alım gücünü zayıflattı.