Subatan toplu mezar kazısında incelemelerde bulunan ünlü arkeolog Prof. Dr. Cevat Başaran, mezalim hakkında şunları yazmıştı: ‘1915-1918 yılları arasında Doğu Anadolu'da meydana gelen acı olayları gerçek yönleriyle ortaya koymayı amaçlayan toplu mezar kazılarından birisi de Kars-Subatan’da yapıldı. Bugün yaklaşık 20-30 hanelik Müslüman nüfusu barındıran Subatan köyündeki kazı çalışmaları, olayları yaşayan görgü tanıklarından 120 yaşındaki Fâriz Öztürk ile 95 yaşındaki Durağa Öztürk’ün sözlü ifadeleri doğrultusunda, köyde belirlenen dört ayrı toplu mezar yerinden Köseoğulları mahallesindeki merekte (samanlık) yürütüldü. Ele geçen iskeletlerin çoğunluğunun 0-1 yaş arası çocuklara ait olduğu izlendi.’ Kuzey-güney doğrultusunda konumlanan iki iskeletin bir ana ile kızına ait olduğunu yazan Prof. Dr. Cevat Başaran, tüyler ürperten Ermeni vahşetini gelecek nesillere aktarmak açışından tarihe şu önemli notları düşüyordu: ‘Kadın sağ yanı üzerine düşmüş ve sol koluyla kucağındaki çocuğa sarılmış. Kadının kafatasında belirlenen iki darbe izi, bunların özellikle kafalarına vurulan olasılıkla balta ya da kesici aletlerle katledildiğini gösterir niteliktedir. İlk harekette fazla etkili olmayan balta, ikincisinde kafatasını derinlemesine ikiye ayırmıştır. Buradaki ilk çalışmalar sonrasında 12 çocuk ve 3 yetişkin iskeleti ortaya çıkarılmıştır. Bu buluntular, Kars Müzesinde açılan Katliâm Bölümünde sergilenmeye alındı.’ Ermeni mezaliminin yaşandığı bölgede, yaklaşık bir asır sonra bu incelemeleri yapan çok sayıda akademisyen, olayın görgü tanıkları olan Fariz Öztürk ile Durağa Öztürk’ün ifadeleri ile elde ettikleri bulguların örtüştüğünü gördü. Öztürk ailesinin ifadelerine göre, 25 Nisan 1918'de Kars ve Sarıkamış’tan geri çekilen Taşnak-Ermeni çeteleri, o zamanlar Türk, Ermeni ve Rumlar’ın birlikte yaşadığı Subatan köyüne saldırdı. Her yana gelişigüzel ateş açan Ermeni çeteler, ele geçirdikleri köylüleri de bulundukları yerde acımasızca öldürürler. Subatan köyünde toplam 570 kişinin katledildiği ortaya çıktı. Subatan’da yaşanan vahşet, tanıkların verdiği bilgiler ışığında yapılan kazılarla gün ışığına çıkmıştı. Katledilen masumlar arasında, kundaktaki bebeklerin de olması tüyleri diken diken etmişti. Caniler bu günahsızlara da acımamıştı. Arşiv belgelerinden elde edilen fotoğraflara ve kazı sonrası ulaşılan bulgulara göre kafalarına baltalarla vurularak veya karınlarına süngü sokularak öldürülen kadın ve çocuklarla, yaşlı erkekler sokaklarda bırakılmıştı.
Ermeni çetelerin Anadolu’da Türklere yönelik katliamlarını, İngiliz Yarbay Henry Seymour Rawlinson’un anıları da doğruluyor. 1918'den itibaren Doğu Anadolu’nun pek çok bölgesinde gözlemci olarak bulunan Yarbay Rawlinson’ın 1924 yılında yayınlanmış olan Adventures in Near East 1918 - 22. kitabında bazı olaylara ilişkin çarpıcı bilgiler yer alıyor. 1918’de, Kazım Karabekir Paşa’dan Ermenilerin Müslüman köylerine saldırılar yaptığı hakkında şikayetler aldığını anlatan Rawlinson, bu haberlerin ardından sınır boyundaki halka neler yapıldığını bizzat görmek gerektiğini düşünerek yola çıktığını ifade ediyor.
İngiliz Yarbay, hazırladığı raporunda şu ifadeleri kullanıyor: ‘Sınırdan 75 mil mesafedeki Kars şehrine vardım. Orada beni karşılayan İngiliz subayı, Ermeni ordu komutanıyla görüşmek üzere bana randevu almış. Görüşmeye Kars ilinde ve Türk sınır boyundaki diğer Ermeni birliklerinin komutanları olan 3 Ermeni generali de katıldı. Bunlara, Ermeni askerleri tarafından Müslüman ahaliye yapılan muamele hakkında Türkler tarafından yapılan şikayetleri bildirdim. Beklediğim şekilde bunlar bir çok hakikatlerin inkar edilemeyecek şeyler olduğunu kabul ettiler. Kendilerini karşı ithamlarla savunmaya çalıştılar.(Sayfa 188)’ Anılarında, ertesi gün hiçbir güçlüğe uğramadan Zivin’e vardığını yazan Rawlinson, şöyle devam ediyor: ‘Müslüman ahalinin Ermeniler elinde maruz kaldığı muamele hakkında Kazım Karabekir Paşa’dan yeni şikayetler geldi. Bundan ötürü hemen kuzeydeki dağlık bölgeye gitmek üzere yola çıktım. Bu arada İngiliz birliğinin Kars’a gelişinden sonra Müttefik Yüksek Konseyi, Kars ilinin Ermenilere verileceğini açıklamış ve bunun ardından İngiliz birliği geri çekilerek Kars ilinin Ermeniler tarafından işgali başlamıştı. Oltu bölgesine gelince burada Aşiret reisi Eyüp Paşa ile karşılaştım. Rastladığım bir çok mümtaz kişiler arasında bu lider bana hepsinden de daha üstün bir insan olarak gözüktü. 30 yaşından fazla değildi. İki metreden uzun boylu, son derece aktif ve zeki bir insandı. Aşiretinde silah altında 2 bin kadar adamının, kendisine ait dağlık bölgedeki arazisini, aşağıdaki ovada Müslüman köylerini tahrip ve yağma etmiş müttefiklerin Ermeni kontrolüne bıraktığı kendi arazisine de aynı şeyi yapacaklarını ilan etmiş çetelere karşı koruduklarını öğrendim. Bu sırada da ovadan devamlı bir şekilde kaçmakta olan Müslüman mülteci kervanları geliyordu. Bu Müslümanlar Eyüp Paşa’nın bölgesinde güvenliğe kavuşabilmek için taşıyabildikleri şahsi eşyaları ile buraya sığınmaya çalışıyorlardı. Eyüp Paşa bana Ermeni çetelerin, Müslüman ahaliyi sadece öldürmekle iktifa etmeyip, öldürmeden önce gizlenmiş olduklarını zannettikleri mallarını ortaya çıkarabilmek için korkunç işkencelere başvurduklarını bildirdi. Söylediklerinin doğru olduğunu anlamam için katliamı bizzat görmemi istedi. Bu bilgiler, Kazım Karabekir Paşa’dan aldığım raporları da tamamen doğruluyordu.’ Katliamlara imza atmış Ermenilerin katlettiği halkı soykırımla suçlamasının tarihte bir başka örneği var mı acaba? Ermenilerin, Kars ve çevresinde yaptığı katliamların çoğuna dedem bizzat görerek, yaşayarak tanık olmuş biriydi. Ve o günleri her anlattığında iki gözü iki çeşmeydi. Dileğimiz ve duamız coğrafyamızda bir daha bu üzücü hadiselerin yaşanmaması ve dünya kamuoyunun Ermeni Soykırımı diye bir olayın olmadığı ve koca bir yalan olduğunu kabul etmesi gerekir.
Ayrıca Anadolu’da milyonlarca Müslüman kardeşimiz Ermeniler tarafından zulme uğramış ve hunharca katledilmiştir.