Birinci Dünya Savaşı'nın en görkemli başarılarından biri olan Kut'ül Amare Zaferi, 29 Nisan 1916'da Osmanlı ordusunun İngilizlere karşı kazandığı büyük bir askeri zafer olarak tarihe geçti. İngiliz tarihçilerinin bile "Britanya askeri tarihinin en aşağılık teslimi" olarak tanımladığı bu olay, Osmanlı’nın Çanakkale'den sonraki ikinci büyük direniş başarısıydı.
Kut'ül Amare'de Ne Oldu?
Irak Cephesi'nde, Dicle Nehri kıyısındaki Kut kasabasında sıkışan İngiliz birlikleri, Osmanlı tarafından aylar süren kuşatmanın ardından teslim alındı. Tümgeneral Charles Townshend komutasındaki İngiliz 6. Tümeni, açlık ve direnişin sonunda silah bırakmak zorunda kaldı. 13 general, 481 subay ve 13 bin 300 asker Osmanlı'nın eline esir düştü.
Halil Paşa: "Tarih bu olayı yazmakta kelime bulmakta zorlanacaktır"
Zaferin ardından 6. Ordu Komutanı Halil Paşa, askerlerine şu sözlerle seslendi:
“İşte Osmanlı sebatının, İngiliz inadını kırdığı birinci zaferi Çanakkale’de, ikinci zaferi burada görüyoruz.”
Zaferin büyüklüğü, İngilizlerin Kut’u kurtarmak için gönderdiği 30 bin kişilik destek kuvvetinin de ağır kayıplar vererek başarısız olmasıyla daha da belirginleşti.
Teslim Mektubundaki Dramatik Sözler
İngiliz Komutan Townshend, teslim mektubunda, Osmanlı’nın misafirperverliğine güvendiğini belirterek, yaralı askerlerinin Hindistan’a sevk edilmesini talep etti. "Askerlerim size teslime hazır" diyerek yazdığı satırlar, İngilizlerin çaresizliğini gözler önüne serdi.
Kut'ül Amare Neden Önemli?
Çanakkale Zaferi’nden sonra İngilizlere karşı alınan en büyük Osmanlı zaferi olarak kabul edilir.
İngilizlerin Ortadoğu’daki ilerleyişi durdurulmuştur.
Osmanlı'nın moral gücünü ve askeri disiplinini tüm dünyaya göstermiştir.
Unutulan Bir Zaferdi, Yeniden Hatırlanıyor
Kut'ül Amare Zaferi, uzun yıllar boyunca resmi tarih kitaplarında yeterince yer bulamamıştı. Ancak son yıllarda bu destansı mücadele tekrar gündeme taşınıyor. Her yıl 29 Nisan, bu büyük direnişin yıl dönümü olarak kutlanıyor.
Halil Paşa, Kazım Karabekir ve binlerce Mehmetçiğin yazdığı bu destan, yalnızca askeri bir zafer değil, bir milletin inancının ve kararlılığının sembolü olarak tarihteki yerini aldı.