Bugün bir annenin sonsuzluğa gidişinin 40 günü. İki kızı Gülsel ile Aysel ile oğlu Hasan Özkan’nın Anneleri Hatice Abladan söz ediyorum. Gülsel, Aysel ve Hasan ile Malatya’nın Boztepe semtinde yetiştik. Babaları Doğan ağabey, amcaları Süleyman ağabey bizden sonra Boztepe’ye yerleştiler. Boztepe o tarihte daha yeni yerleşim alanı oluyordu. Süleyman Özkan Ağabey, benim Hamza ağabeyim ve Koreli Mehmet Baba duvar örme ustalarıydı. Bunlar Boztepe’ye 1965 ile 1980 yılları arasında yerleşenlerin evlerinin yüzde 80 yaptılar. O tarihte Boztepe’de tek bir Bakalı vardı Mehmet Ağabeyim’indi okuldan önce ve okulda sonra bakkala ben bakardım. O nedenle tüm aileleri çocuk yaşta çok iyi tanıyordum.

Süleyman Ağabey ve iki kardeşi birbirlerine ve çevreye karşı çok saygılılardı. Bu nedenle çok sevilip sayıldılar. Sanırım Gülsel, Aysel, Hasan’ın babası olan Doğan Ağabey en genç olanıydı.

Boztepe’nin adı değiştirildi Yeşiltepe adı verildi. O tarihte yörenin en büyük tekstil Fabrikası olan Mensucat Malatya’da bulunuyordu. Bizim yerleştiğimiz tarafta Mensucatın büyük bir Kayısı, elma bahçesi ve ortasında çok büyük bir su havuzu vardı. Mensucat fabrikası ile Mensucat işçi ile memur evlerinin ihtiyacı bu gölün suyu karşılıyordu. Buraya girmek yasak olmasına rağmen aşrı yaz sıcağında serinlemek için biz çocuklar bekçiyi gözler onun öğle yemeğine gittiği saatlerde oraya dalar, yüzerdik. Bu bahçenin yeri eskiden Ermeni vatandaşların mezarlığıymış ve Babuklu adını taşıyordu. Bu Babuklu’nun kıraç alanına demir yolundan başlayarak Dilek, Hilan köylerine giden yol boyunca askeri yasak talimat alanına kadar genellikle

Kızılbaş. Alevi inancından olanlar ile çağdaş Türkiye’yi benimsemiş Sünni inancından gelen, demir yolu işçileri, tütün, mensucat ve Şeker fabrikasının işçileri evlerini yaptılar.

Bizim Boztepe’nin Devlet Demiryollarının çiçekliği bulunan tarafına genellikle tutucu Sünni inancından olan insanlar yerleştiler elbette tek tük aydınlar ve Alevi inancında olanlar da yerleşmeye başladı. Bu alana da Demir yolunun çiçekliğinden dolayı “Çiçekliğin Yanı” denildi. Doğan Özkan Ağabey bu Boztepe’( Yeşiltepe) nin Çiçekli tarafına yerleşti.

İki tarafın arasında “Malatya At koşusu” diye anılan düz büyük bir alan vardı. Yılın belli günlerinde yarış atları burada yarışa hazırlanırdı. Onun dışında biz çocuklar, orada buluşur, top oynardık. Şimdi alanda Yeşiltepe Lisesi var. Zaten susuz ve kıraç olan Boztepe alanları hazine arazileriydi. Buraya yapılan evlerin büyük kısmı gece kondu denilen evler. Daha sonraları çıkan yasalardan yararlanarak ev yerlerinin tapusunu bedel ödeyerek aldılar. Ancak yerleşim gelişmeye başlayınca bazı açıkgözler alanları ekmeye başladı ve Tapu Kadastro da ki memurlarla iş birliği yaparak kendi adlarına geçirdiler, parselleyip sattılar.

Çok çağdaş bir yaşamı olan Doğan Özkan ile eşi Hatice Abla’nın çocukları bu tutucu kesim içinde özgürce hareket edemediler. Almanya’ya işçi olarak gelmeye Doğan Özkan Ağabey çifti karar verdi. Amacı vardı Özkan Çiftinin çocuklarını iyi eğitmek, geleceğe hazırlamak.

Hiçbir göç kolay değildir. Her göçün büyük acıları var. Ancak el ele, omuz omuza verdiler, üç çocukları da yüksekokul öğrenimini tamamladı. İki kızı özellikle Sinema ve yazın alanında, oğulları Hasan Özkan’da sevilen bir Sosyal danışman olarak anne ve babasının mutluluğuna katkı sağladı.

Almanya’da da dostluğumuz sürdü. Özellikle Gülsel Özkan ile sanatsal çalışmalarda bir araya geldik, daha sık sık haberleştik.

Hatice Ablanın ansız ölümünü işitince bir kardeşi, evladı gibi sarsıldım. Yabancı bir ülkede yakınını yitirmenin ne olduğunu, bilen yaşayan biriyim ve çok saygı ve sevgi duyduğum biri. Sevdiğim insanların, gözyaşına, sesinin titremesine tahammülüm ve gücüm yok benim, ben de başlarım bir çocuk gibi ağlamaya.

Bu nedenle telefon açmadım. 600 kilo metre uzaklıktayız bir birimize, üstelik yüksekokullunu bitirmesinin hemen ardında bir trafik kazası nedeniyle evde sandalyeye bağlı kalan oğlum var. Onu da bırakıp bir yere gitme olanağım yok.

Her ayrılık zordur. Doğan Özkan Ağabey de çocukları da onları çok sevdiğimi saydığımı bilirler. Onların acıları elbette benim acımdır. Ancak sevdiklerimin gözyaşına dayanamadığımı, perişan olduğumu da bilirler.

Hatice Abla, güzel eşine, çocuklarına bağlı, dostlarına, arkadaşlarına, komşularına saygıda kusur etmeyen örnek bir anne. Bu sonsuzluk yolculuğunda yolu açık ve yıldızlı olsun.

Hatice ablamıza tüm insanların haklarını helal etmelerini bu ayrılışın kırkıncı gününde bekliyorum. Tüm Özkan Ailesine de sabır ve uzun bir yaşam diliyorum. Belki bu yazım hem beni rahatlatacaktır. Hem de Özkan ailesinden olan kardeşlerim beni hoş görmesine vesile olacaktır diye umuyorum.

15 Temmuz 2017

Molla Demirel

Y A K I N L A R I M I Z

Bir bir gidiyor yakınlarımız

"Hoşça kalın

Gene görüşmek üzere" demeden

Tek söz söylemeden gidiyorlar

Son bir kez sevgiyle

Çevrelerine bakarak gidiyorlar

Belki biz hiç beklemiyoruz

Öyle korkunç bir saatin çalışını

Belki karşımızda o saat

Adım adım hazırlanıyor zilini çalmaya

Ayırdında değiliz o akışın

Beklenmedik o anın sesiyle

Fırtına kopuyor yüreklerimizde

Koşuyoruz gidenin peşinde

Yüklenmiş göç durmaz

Çırpınışlar gecikmiş bir çaba

Çığlıklarımız yetmiyor

Gidenleri durdurmaya

Sessiz sütunlar gibi

Bu son yolculukta yakınlarımız

İçimize akıttığımız gözyaşlarıyla

Bırakıyorlar bizi öyle

Önüne geçilemez bu acının

Bir bir gidiyor yakınlarımız