Eleştirmek sözlük tanımına baktığımızda tenkit etmek,bir düşüncenin,bir yargının,bir davranışın vb. doğruluk ya da yanlışlığını ortaya çıkarmak,gerçek değerini belirtmek üzere onu inceleyip sonuca varmak. Gibi tanımlamalar yapılmaktadır.

Günlük yaşam içerisinde ise eleştirmek, kendini haklı çıkarmakla eş değer. Anlamadan dinlemeden egolarının paralelinde haklı olmak olarak söylenebilir. Sosyal medyanın hoyratça kullanıldığı günümüzde kişi diğerini baskılamak ve ezmek için eleştiri kisvesi altında saygı üsturupsuzluğuyla yazıyor,yazıyor yazıyor. Karşı tarafla ilgili bilgisinin olup olmadığı da önemli değil. Toplasan hayatı iki yüz kelimeyle doğru orantılı. Aslında bu insanlar, gerçek yaşamda ezilmiş, alın teriyle geçinen cefakar insanlar, kendilerine göre güçsüz buldukları diğer insanlara acımasızca yüklenirler. Belki de her şey normal. Eksik olan saygı. İşte saygı eksik olunca eleştiri anlamından uzaklaşıp öç alma, kin, nefret, üstün olma gibi kişisel ve ego zafiyetine dönüşür. Şunu da anlamak gerekir kişi torbasındakiyle davranır.

Sosyal medyayı torbasındaki niyetlerine alet ederken şu düşünülmüyor. Ben anlattım ama o ne anladı veya ben ne kadar anlatabildim? İşte burada niyet devreye giriyor. Yüreğini parsellemiş olumsuzluklar ve eziklikler güzel düşünmesini engelliyor, saygıyı engelliyor, sevgiyi engelliyor. Buradan çıkış amasız iletişimle olur, dinlemeyle olur, bakış açısının çeşitliliğiyle olur, kitap okumakla olur ama zamanları yok .

Kötü olmak da zordur. Yaşamsal kötülüğü şiar edinmiş insanlar rollerinden kimseye taviz vermezler. Varlıklarının sebepleri kötülüktür. Toplumsal kimliği öyle oluşmuştur. Bu saatten sonra değiştirmek zordur. Bağırarak, çağırarak onu bunu kötüleyerek, küçümseyerek (sözde eleştirerek, anlamından uzak)bir şey yaptığını, mazlumlara ses olduğunu,haksızlıklara baş kaldırdığını zannederek çığırtkanlığını devam ettirir.Hele birde üç beş destek buldu mu kim tutar seni.Yürüyüşü bile değişir, ses tonları yükselir. O artık kahramandır. Kendi içindeki kötülüklerle cebelleşip durur. Beyni iyiliği, insani duyguları virüs olarak algıladığından, iyilik, doğruluk gibi şeyleri yasaklar.

Şimdi şöyle söylenebilir, kardeşim eleştirmeyelim mi? Tabi ki eleştiri olacaktır. saygı sınırları içerinde, bilgi sahibi olarak, yer ve zaman uygunluğu içerisinde tabi ki eleştireceğiz. Tabiî ki eleştiriye tahammül edilmelidir. ders çıkarılmalıdır. Eleştirinin sonunda ileriye dönük bir olumluk, bir yarar sağlanmalıdır. Atatürk’ün bir anısıyla izah edelim;

‘’Atatürk'e hakaretten sanık bir köylü hakkında takibat yapılıyordu. Durumu Ata'ya arz ettiler:

-Mahkemeye veriyoruz dediler, size küfür etmiş.

Ata sordu:

-Ben ne yapmışım ona?

Evrakı tetkik edenler açıkladılar:

-Gazete kağıdı ile sardığı sigarayı yakarken kağıt tutuşmuş da ondan.

Atatürk'e bunu söyleyen bir bakandı. Ata sorar:

-Siz hiç gazete kağıdı ile sigara içtiniz mi?

-Hayır.

-Ben Trablus'ta iken içmiştim, bilirim. Pek berbat şey. Köylü bana az küfretmiş. Siz bunun için mahkemeye vereceğinize, ona insan gibi sigara içmeyi temin edin ...’’

Hep söylerim; yüreğinde sevgi yoksa yoksunsun, birde yoksunluğunun farkında değilsen hiçsin HİÇ.

‘’İyi insan,aklından hiç kötülük geçirmeyen saf insan değildir.İyi insan;Her şeyin farkında olup iyiliği tercih edendir. ‘’

‘’Yüreğinizde yeşil bir dal saklarsan,şarkı söylemeye bir kuş gelecektir.’’

Kuşlarınızın çoğalması dileğiyle….

AYAS HAKKI