UNESCO Dünya Kültür Mirasında yer alan Nemrut Dağı Malatya’nın Pütürge ilçesine bağlı Büyüköz köyü ile Adıyaman’ın Kâhta ilçesi sınırları içerisinde yer alan Nemrut Dağı, iki kentin tarihini birleştiriyor. Yabancı turistlerin gözdesi olan tarihi mekân, güneşin doğuşu ve batışı esnasında ortaya çıkan muhteşem manzaralarıyla ziyaretçilerine unutulmayacak anılar yaşatıyor. Dünya’nın hayran kaldığı Nemrut Dağı her yıl 200 binin üzerinde ziyaretçi ağırlıyor.
YABANCILARIN GÖZDESİ
Yabancı turistlerin özellikle yaz dönemlerinde tercih ettikleri Nemrut Dağı’nda bazen güneşin doğuşunu bazense batışını izlemek için geliyorlar. Bazıları ise bu eşsiz manzaranın karşısında kamp kurarak doğayla iç içe zaman geçiriyor. Batı ve Doğu uygarlıklarının köprüsü olan Nemrut Dağı her yıl yüzlerce turistin hafızlarına benzersiz manzaralarıyla kazınıyor. Turistler bu muhteşem manzaraları kendi sosyal medya platformlarından paylaşarak Nemrut Dağı’nın ününe ün katıyor. Türkiye’ye gelen yabancı turistler bu sayede Nemrut Dağı’nı görmeden gitmiyor.
NEMRUT DAĞININ TARİHİ!
Doğu ve Batı Medeniyetlerinin kesişme noktası olan 2 bin 150 metre yüksekliğindeki Nemrut Dağ Kommagene Kralı I. Antiochos’un tanrılara ve atalarına minnettarlığını göstermek için yaptırdığı bir yapıdır. Nemrut Dağı’nın yamaçlardaki mezar ve anıtsal heykeller Helenistik Dönemin en görkemli kalıntılarından biridir. 8-10 metre yükseklikte olan anıtsal dev heykeller kireçtaşı bloklarından yapılmıştır.
KRALIN MEZARI BULUNAMADI!
Nemrut Dağı’nın doruğu yerleşme yeri olmayıp, Antiochos’un tümülüsü ve kutsal alanlardır. Tümülüs, Fırat Nehri geçitlerine ve ovalarına hâkim bir noktadadır. Kralın kemiklerinin ya da küllerinin ana kayaya oyulmuş odaya konulduğu ve 50 metre yüksekliğinde, 150 metre çapındaki tümülüs, küçük kaya parçalarıyla örtülerek koruma altına alınmıştır. Ancak yazıtlarda kralın mezarının burada olduğu belirtilse de bugüne kadar keşfedilememiştir.
Doğu ve batı teraslarında Antiochos ile tanrı ve tanrıça heykellerinin yanı sıra aslan ve kartal heykelleri bulunmaktadır. Batı terasında eşsiz bir aslanlı horoskop yer almaktadır. Heykeller Helenistik, Pers sanatı ve Kommagene ülkesinden izler taşıyarak tarihin yaşayan kanıtları haline gelmiştir. Bu anlamda Nemrut Dağı’na Batı ve Doğu uygarlıklarının köprüsü denebilir.
NEMRUT ÖNCE ASUR MEDENİYETİNİN SANILMIŞ
Kommagene Krallığı’nın yok olmasıyla birlikte Nemrut Dağı’ndaki eserler yaklaşık iki bin yıl boyunca fark edilmemiş ve kaderine terk edilmiştir. Ancak 1881 yılında Alman mühendis Karl Sester, Nemrut Dağı heykellerine rastlamış ve İzmir’de bulunan Alman Konsolosu’nu, Kommagene Krallığı’na ait harabeleri, yeni bir şey keşfetmenin heyecanıyla tanrı heykellerinin oturtulduğu kaidelerin arkasındaki Grekçe yazıtları göremediğinden Asur harabeleri zannederek haberdar etmiştir. 1882 yılında Otto Puchstein ve Karl Sester Nemrut’ta inceleme yapmıştır.
Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi) Müdürü Osman Hamdi Bey 1883 yılında bir ekiple gelip Nemrut’ta çalışmıştır. 2. Dünya Savaşı’nın ardından Amerikan arkeolog Theresa Goell ve Alman Karl Doerner; Nemrut ve yöresinde kazı, araştırma ve inceleme yapmışlardır.