Üçüncü sorun olarak da, bakım ücreti bağlanan engelli kişiler her yıl incelemeye ve evinde kontrole tabi tutulmaktadır. Bu kontroller doğru olabilir, ancak evlere giden inceleme komisyonlarındaki görevlilerin tutum ve davranışları pek hoş olmamaktadır. Komisyon üyelerinin kontrol için evlere hangi gün ve saatte gideceği belli değildir. Denetime gidildiği gün engelli kişi evde yoksa eğer, “Engelli nerede? Geldiğimizde evde olması gerekiyordu. Birkaç gün sonra yine Ali Haydar KOYUN geleceğiz, eğer evde göremezsek rapor tutarız ve evde bakım ücreti iptal edilir.” gibi sözlerle karşılaşır. Engelli vatandaşın ne hastaysa doktora, ne akrabasını ziyarete, ne alışverişe, ne düğüne ya da varsa cenazesine, ne sosyal kültürel faaliyetlere katılmak amacıyla sinemaya, tiyatroya gitmeye, ne de toplum içine girip sosyal yaşama karışmak ve insanlarla iç içe olmaya hakkı yokmuş gibi düşünceyle denetim yapılmaktadır. Sanırsınız ki verilen bakım ücreti karşılığında engelliler evlerinden hiç çıkmadan cezaevindeki mahkûmlar gibi yaşamak zorundadır.

Engellilerin evlerinde kontrol edilmesinin nedeni sağlıklı bakım yapılıp yapılmadığının tespit edilmesiyle ilgili olabilir. Ancak bunun daha sağlıklı ve çağdaş uygulama yöntemleri ve usulleriyle yapılması varken cezaevi gardiyanları gibi yoklamaya gitmekte neyin nesi oluyor? Bunun dışında bakım ücreti hizmeti alamayan engelliler neden kontrol edilmiyor? Onlara da sağlıklı bakım yapılıp yapılmadığı incelemeye tabi tutulamaz mı? Eğer bir denetim yapılacaksa eğer sosyal devlet bakım ücreti hizmeti alan ya da almayan ayrımı yapmadan yapılmalıdır.

Malatya’da matematik profesörü olan öğretim görevlisi bir dostumla bundan birkaç yıl kadar önce karşılaştığımda bana engelli çocuğuyla ilgili yaşadığı trajikomik bir durumu anlatarak dert yandı. Yurtdışına birkaç aylığına gitmesi gerektiğinden ailece gidelim bir arada oluruz diye düşünerek işlemlere başlamış. Engelli çocuğuyla ilgili pasaport işlemlerini yaparken kendisinden sağlık raporu başta olmak üzere birçok evrakla birlikte mahkemeden de vasi kararı alması gerektiğini söylemişler. Vasi kararına neden gerek duyulduğunu sorunca da “Yurt dışında çocuğuna bakıp bakmayacağını, başına herhangi bir şey gelip gelmeyeceğini ve orada bırakıp gelmeyeceğini nereden bileceğiz.” vb gibi yanıtlarla karşılaşmış. “Çocuğumuzun anne babası olarak bugüne kadar nasıl baktıysak orada da öyle bakacağız. Orada bırakıp gelebilirsiniz de ne demek oluyor? Bugüne kadar bu çocuğa nasıl baktınız, neler yaptınız, iyi davranıyor musunuz gibi sorup araştırmıyorsunuz da yurt dışına gidince mi sormak aklınıza geldi?” diye tepki göstermiş. İstenilen evrakları hazırlamak için oradan oraya koşturulmaktan bir hayli yorulduğunu ve neredeyse gitmekten dahi vazgeçmeyi düşündüğünü belirtmişti. Bir diğer olayda ise bakım ücreti hizmetinden faydalanan bir arkadaşım bakımını üstlenen akrabasını değiştirmek istediğinde yaşamıştır.

Bununla ilgili işlem yapmak istediğinde kendisinden mahkemeye başvurarak vasi kararı alınması gerektiğini söylenmiş. İşin ilginç yanı ise vasi kararı alınmasını istedikleri bu arkadaşımızın en ufak bir zihinsel rahatsızlığının dahi olmamasıdır. Sadece bedensel engelli olan bu arkadaşımızdan genelde zihinsel engelli ailelerinden istenen vasi kararını alınmasını talep etmeleri ne derece doğru bir uygulamadır? Bedensel engelli bir insan, yakın ailesinden kimsenin olmaması halinde akrabalarından herhangi birini ya da akraba olmayan birini kendi hür iradesiyle bakıcı olarak gösteremez ve değiştiremez mi? Sözün özü olarak, 2.Dünya Savaşının yaşandığı günlerde 1940-1945 yılları arasında fiziksel ve zihinsel engelli kişilerle akıl hastalığı olanların, toplum için “yararsız”, genetik Ari saflığına yönelik bir tehdit, sonuç olarak da yaşamaya layık olmayanlar olarak görüldüğünden Naziler tarafından “T–4” ya da “ötenazi” olarak adlandırdıkları program kapsamında yaklaşık 200 bin kişinin öldürüldüğü ülke olan Almanya ile binlerce yıllık tarihe sahip olan ve bundan 710 yıl kadar önce Osmanlı döneminde yapılan Bimarhane'de (Darüşşifa) akıl, ruh ve fiziksel hastalığı olanların müzik ve su sesiyle tedavi edildiği güzelim ülke Türkiye’nin arasındaki engellilerin yaşadığı bir konuyu ele alarak aradaki farkı bir iki örnekle anlatmaya çalıştım. Yorum sizin?