Vatandaşlar: "Hocam komprador ne demek, kompradorluk üzerine biraz bilgi verir misiniz?" diye soruyor.

Açıklamaya çalışalım:

Komprador sözcüğü İspanyolca "comprodor" sözcüğünden türetilmiş ve tarihsel açıdan giderek oldukça yaygın bir kullanım alanı bulmuştur. Komprador, sözcük anlamı ile işbirlikçi , sadık müşteri  anlamına gelir. Geri kalmış ya da sömürge ülkelerdeki siyasi, ticari ve ekonomik seçkinlerin, kendi ülkelerinin çıkarlarını göz ardı ederek, sömürgeci- güçlü ülkelere sadık,  onlarla siyasi, ticari, ekonomik ve finansal ilişkiler kurup geliştiren yerli işbirlikçiler için kullanılır. Yerli, fakat kendi çıkarları için, ülkesinin ulusal çıkarları zararına hareket eden siyaset ve sermaye sınıfını tanımlar.

Komprodör sözcüğü, tarihsel olarak, İspanyol merkezi hükümeti ile İspanyol sömürgesi  olan ülkelerin merkezi hükümetle olan siyasi, ticari ve  ekonomik ilişkilerinin bağımlılığını tanımlamak için kullanılmış ve daha sonra da giderek  merkez-çevre ilişkilerindeki tutarsızlık ve tek yönlü bağımlılığı anlatabilmek için dolaşıma girmiştir.

Marksist  merkez- çevre kuramına göre,, emperyalist güçlü devletlerin sermaye sınıfı merkezi; görece geri kalmış ekonomisi zayıf ülkeler de çevreyi temsil eder. Çevre ülkelerin siyasi ve ekonomik seçkinleri, kendi öz çıkarları uğruna, ülkelerinin ulusal çıkarları zararına,  merkez ülkeleri ile işbirliği yaparlar.

Gelişmiş  ve  az gelişmiş ülkeler ararsıdaki, dengesiz ya da eşit olmayan asimetrik ilişkiler siyasi, ticari, sınai ve finansal boyutlarda farklı bağımlılık ve kompradorluk türleri doğurur.

1- Siyasi Bağımcılılık. Siyasi kompradorlar.

Çevre, ya da geri kalmış ülke yöneticilerinin, emperyalist- sömürgeci ülkelerin istekleri ve yönetimlerine  bağımlı bir siyasi tutum içine girmeleri, siyasi, hukuki, ticari, ekonomik, finansal ve hatta kültürel yapılarını  emperyalizmin çıkarlarına göre yapılandırmaları anlamına gelir.  Bu siyasi işbirlikçilik, gönüllü olabileceği gibi zoraki de olabilir.

Ancak merkez ile çevre arasındaki siyasi işbirlikçilik olmadan diğer hukuki, ticari, ekonomik, finansal ve kültürel sömürü kanalları oluşmaz. Çünkü her konuda olduğu gibi, küremesel, emperyal ilişkilerde de siyaset ve siyasetçilerin rolleri başat ve belirleyicidir.

2- Ticari Komodorluk. Ticari Kompradorlar.

Sanayileşmenin henüz yetersiz, fakat ticari kapitalizmin yoğun ve başat olduğu dönemlerde, sömürgeleşmiş yada geri kalmış ülkelerin ticari elitlerinin, kendi ülkesinin çıkarları zararına, emperyalist ülkelerin ticari burjuvazisi ile işbirliği yapması demektir. Daha başka bir söyleyişle yerli burjuvazi ile emperyalist burjuvazinin iş ve çıkar birliği içinde çalışmalarıdır.

3- Sınai Kompradorluk. Sanayi Kompradorları.

Kendi ulusal sanayilerini kuramamış, montaj sanayisinin temel girdileri açısından dışa bağımlı olan, yeterince sanayileşememiş ülkelerdeki sanayi elitlerinin sanayisi gelişmiş emperyalist ülkelerin sermaye elitleri ile, kendi ülkelerinin kısa, orta ve uzun vadelerdeki çıkarları zararına da olsa, emperlelist ülkelerin sanayi elitleri ile işbirliği yapmaları demektir. Bu anlamda sınaî kompradorluk, yerli sanayi burjuvası ile küresel sanayi burjuvasının çıkar birliği yapmaları demektir.

4- Finansal- Parasal kompradorluk. Finansal Kompradorlar.

Genelde az gelişmiş ya da görece geri kalmış ülkelerin mali-finansal yapıları, küresel döviz kazançları, bankacılık sistemleri, para ve sermaye piyasaları, çeşitli nedenlerle, yeterince gelişememiştir. Dünyadaki büyük finansal kuruluşlar emperyalist güçlü ülkelerin parasal sermaye sınıfının yönetim ve denetimi altındadır. Ayrıca dünyadaki güçlü ve büyük para babaları da yine emperyalist, gelişmiş ülkelerin yurttaşlarıdır. Bu nedenle, yeterince gelişememiş ülkelerin finansal burjuvazi sınıfı, kendi ülkelerinin zararına olsa bile, yine  kendi öz çıkarları için, küresel finansal burjuvazi ile işbirliği içinde olurlar. Ayrıca güçlü emperyalist ülkelerin, siyasi ya da ekonomik nedenlerle, kendi yönetim ve denetimlerindeki büyük ve güçlü küresel finansal kuruluşları, bir şantaj aracı olarak az gelişmiş ülkelere karşı kullanmaları her zaman olasıdır.

Sonuç şudur;

Az gelişmişlik ya da geri kalmışlık, tarih boyunca her zaman siyasi bağımlılık ile ticari, sınai ve finansal kompradorluk hep iç içe olmuştur.

Bu komprodor sistem, gelişmiş merkez ülkeler, ya da emperyalist Batı ile yeterince gelişememiş ülkeler arasındaki, siyasi, ticari, sınai, ekonomik, sosyal ve kültürel dengesizlikler ve asimetrik güç ilişkilerinden doğan, merkezin çevreyi, gelişmişin az gelişmişi, güçlünün zayıfı ezip sömürdüğü bir sistemdir.

Sömürü sorunun temelinde güçlü sömürücü ülkelerin olduğu kesindir. Ancak, ülkesi ve toplumunun zararına,  sömürücü ülkelerle işbirliği içindeki komprodor sınıfın yüklendiği günahlar çok daha büyüktür.

Emperyalist, güçlü merkez ülkelerinin ekonomik elitleri, kendi ülkelerinin çıkarları için çalışırlar. Halbuki azgelişmiş çevre ülkelerinin komprodorları, emperyalist ekonomik elitlere işbirlikçi olunca  kendi ülkelerinin değil küresel sermaye için katkı sunmuş olurlar.

İşbirliği yapmak bir denge gerektirir. İçinde genelde asimetri yoktur Halbuki işbirlikçilik farklıdır. İşbirlikçilik yapmak en hafifinden, kendi çıkarı için, halkının ve ülkesinin çıkarlarını göz ardı etmektir.

Son bir anımsatma;  İşbirlikçi sınıfın sorunlarını ülke ve toplum sorunları gibi takdim ederek komrodor sınıfın savunuculuğuna soyunan aydınlara(!) da komprador aydın denir.

Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ne diyordu. Tam bağımsızlık benim karakterimdir... Askeri zaferler ne kadar büyük olurlarsa olsunlar, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazlarsa kalıcı olamazlar.